'Poison with the Swan'

188 14 7
                                    

İnce, uzun parmakları gözleri ile eşleşen bakımlı saçlarının arasından yavaşça geçiyordu.

Dikkatle etrafı tarıyor, arka bahçede kimsenin olmadığından emin olduktan sonra elini önlüğünün cebine atıyor. O an eline karalar bulaşıyor, zarif eller sigara paketini kavrıyor. Beni fark etmemesi ilk başta işime gelse de "Keşke fark etseydin güzeller güzeli," diyorum içimden. "Keşke fark etseydin de çakmasaydın çakmağı.".

İçtiği her sigara, ömründen belki bir gün, belki bir saat, belki de bir saliseyi çalıyordu. Dumanı içine her çektiğinde benim ciğerlerim sızlıyor, dışarı verdiğinde ben de daha rahat nefes alıyordum.

Yeniden dumanı dışarı üflerken elini hafifçe kendinden uzaklaştırıp yüz hizasına götürüyor. Eline bakıyor, uzunca bir süre bakıyor.

Sen de fark ettin değil mi? Zehir ne eline, ne ciğerlerine yakıştı.

Sigarasını yere atıp fazla yüksek olmayan topuklularıyla ezerek tamamen söndürüyor. Hızlıca oradan giderken saçları savruluyor.

Sigara içerken, zehri her içine zevkle çektiğinde ben de zehirleniyor gibi hissediyordum. Fakat izlememek ne mümkün? Henüz gözlerimi ilk gördüğümden beri üzerinden alabilmiş değilim.

Snowflake | SeulReneWhere stories live. Discover now