'Swan Tears'

74 14 10
                                    

Karanlık, gökyüzüne tamamen hakim olmuş, beraberinde birer pırlantayı andıran yıldızları getirmişti.

Hastane sakinleştiği için ses seda yoktu. Burada kalmayı sevmememin nedenlerinden birisi de buydu. Geceleri nefesimi kesecek kadar hissettiğim korku tüm zihnimi, bedenimi kasıp kavuruyordu. Küçüklüğümden beri aşamadığım tek tük şeydendi karanlık fobim.

Gözlerimi yavaşça yumup derin nefes aldım. Uyursam her şey geçecekti. Fakat duyduğum oldukça yüksek adım sesleri gözlerimin tekrar hızlıca açılmasına neden oldu.

Avcumun terlediğini hissederken dikkatimi adım seslerine verdim. Koşar gibiydi. Gittikçe hızlanan soluklarım başımı döndürüyordu.

Ardından büyük bir gürültü ile kapım aralandı. Çığlık atmak istedim ancak sesimi çıkaramayacak kadar korkuyordum.

"Bayan Kang..."

Sesin sahibini duyduğum gibi tanımıştım. Kalbim heyecandan mı, sesinin titremesinin verdiği buruk hisle mi böyle hızla çarpıyor kestiremiyordum.

"Hemşire Bae?"

Yüzü ay ışığını üzerinde toplarken az önceki ürkek hâlimden eser yoktu. Sırtımı dikleştirip oturur pozisyona geçtiğimde yatağımın ucuna oturdu. Teninin, ay ışığı ile uyumuna hayran kalırken yerdeki bakışlarını gözlerime çıkarttı. Hissiz bakışları... Hüzün dolu ve de hiç görmediğim kadar yumuşaktı.

Gözleri ışıldamaya başlamıştı. Sevinmedim. Sevinemedim, çünkü ışıltının sebebi rüya gibi gözlerin doluşuydu.

"İyi misiniz?"

Yatakta kayarak bana iyice yaklaştı.

"Hemşi-"

"Kang Seulgi."

Adım, adımı ilk kez söylemişti.

"Saçlarımı..."

Duraksadığında yutkundum. Ne istediğini kestirebiliyordum fakat ihtimal veremiyordum.

"Okşar mısın?"

Snowflake | SeulReneWhere stories live. Discover now