HER ŞEY BİTMİŞ DEĞİL

211 60 64
                                    

Olduğum yerde kaldım. Ne oluyordu? Şu an ne yaşıyordum hiç bir fikrim yoktu. Bütün sesler kesilmiş, hayat durmuştu sanki. Aynı kelimeler gözümün önünde dönüp duruyordu. 'İki gün önce gelip' ben Yağmur'u çok seviyorum ayrılmak istemiyorum 'diyen sen değil misin?' Gerçek miydi dedikleri? Yalan söylememiş miydi? Kime inanacaktım? Hangi söze inanacaktım? Bir hafta önce 'seni sevmedim' diyen Yaman'a mı yoksa şu an Emre'nin dediği sözlere mi?

Eylül'ü beni sarsmasıyla kendime gelmiştim. Yaman hala yerdeydi. Emre yere çökmüş Yaman'a hala yumruklar atıyordu.

"DURUN!!!"dedim bir an. Son gücüm ile onlara bağırmıştım. Bacaklarım artık beni taşımıyordu. Gitmek istedim oradan. Geriye doğru bir adım attım ve ayağım merdiven boşluğuna geldi. Merdivenlerden düşmüştüm. Hala kafamdaki uğultular bitmemişti. Emre hemen yerden kalkıp yanıma gelmişti.

"Yağmur?... Yağmur! İyi misin? "

Değilim. İyi değilim. Görmüyor musun? Şu an ki halimden daha kötü nasıl olabilirdim. Sadece beynimde döndü bu sözler. Ağzımı açıp tek kelime edemedim. Herkes korkmuştu. Yaman bile yanımdaydı ama göz ucuyla görmüştüm onu. Yüzüne bakmaya bile tahammülüm yoktu. Ağlamak istiyordum. Hiç ağlamadığım kadar ağlamak istiyordum. Ama şu an yapamazdım. Bana öğretilen şey kimsenin yanında ağlamamaktı. Yoksa beni güçsüz görüp daha çok acı çekmemi sağlarlardı.

Emre beni kucaklayıp eve götürmek istedi. Karşı koymadım. Şu an nerede kiminle olduğum hiç önemli değildi. Bundan sonra da bir önemi olmayacaktı. Yeter ki Yaman olmasın veya onu hatırlatacak şeyler... Onu istemiyordum. Yaman, Emre'nin kolundan tutup

"Bana gelin biraz sakinleşin. Sonra gidersiniz." dedi dudağından akan kanı sol koluyla silerken.

Daha ne sakinliğinden bahsediyordu acaba. Şu an yarı uyanık yarı baygın Emre'nin kucağındaydım. Bundan daha kötüsünü mü yaşatacaktı? Daha ne olabilirdi. Sesini duymak istemiyordum. Yüzünü görmek istemiyordum. Gitmek istiyordum.

" Ne saçmalıyorsun ya sen? Bu kadar şeyden sonra değil evine gelmeyi yüzünü bile görmeyecem senin. Yağmur'a on metreden daha yakın olursan sadece kaşın ve dudağın patlayarak kurtulamazsın!"

Emre hep aynı Emre. Hep sevdiklerini koruyan hep yanımızda duran. Yamanın kaşı ve dudağı çok fazla kanıyordu. Ama acımak bile gelmiyordu içimden.

Eve gelmiştik. Her şey aynıydı. Eylül ve Emre oturuyorlardı. Beni odamda uzanmam için yalnız bırakmışlardı. Ama ben dayanamayıp onların yanına gelmiştim.

"Emre neler oldu? Bunlardan benim neden haberim yok? Neden anlatmadın bana?"

Sesim çok tiz çıkmıştı. Ben kendime acıdım sesimi duyunca.

"Her şeyi anlatacaktım. Ama seninle görüşemiyorduk zaten ve sen bugün olan olayları anlatınca dayanamadım o it bunu hakketti. Aslında daha fazlasını hak etmişti ama neyse."

Haklıydı daha fazlasını hak etmişti. Ama bir daha karşıma çıkmayacaktı bu bile yeterdi bana.

" Anlat ne konuştunuz? Ne dedi sana? "

Biraz önceki halimden eser kalmamıştı. Sesim çok ciddi ve kendinden emin çıkmıştı.

" İki gün önce geldi yanıma. Seni sordu. Sonra 'Ben ayrılmak istemiyordum. Hala Yağmur'u çok seviyorum' dedi. İnanmıştım. Ama bugün yaptıklarını duyduktan sonra inanmak değil yüzünü bile görmek istemedim Yağmur. Ama sana yaptıklarının bir bedeli olması gerekti. "

Sadece dinledim. Diyecek bir şey bulamıyordum. Beynimin içinde milyonlarca ses vardı, hepsi de farklı bir şey söylüyordu. Hangisine inanacağımı şaşırmıştım. Odama doğru yürümeye başladım.

Toprak KokusuWhere stories live. Discover now