GÖZLERİMİ KAPAMAK

195 59 64
                                    

Şarkıyı dinlemenizi tavsiye ederim☺️☺️

***


Ölüyor gibi hissettim. Karşımda kanlar içinde... Her şeye sağır olmuştu sanki kulaklarım. Sadece karşımdaki kötü manzaraya odaklanmıştım.

Emre'nin beni sarsması ile kendime geldim. Gözlerim hala kanlar içinde yatan Yamandaydı. Hemen kendimi toparladım ve yanına koşmaya başladım. Emre ve Eylül de peşimden geliyordu.

Ne kadar koşsam da sanki kilometreler vardı arada. Sanki koştukça daha çok uzaklaşıyordum. Koştukça düşüncelerimin içinde kayboluyor gibiydim. Ne olmuştu? Nasıl olmuştu? Çok fazla soru vardı aklımda. Gözlerimden yaşlar iniyordu durduramıyordum... Akmasına engel olamıyordum.

Yanına ulaştığım an Şeyma bana bağırmaya başladı ama onun sesini duymuyordum. Bütün seslere sağırdım. Yaman'ın yanına oturmuş kumral ve dalgalı saçlarına dokunuyordum. Kendinde değildi. Korkuyordum... Ya ona bir şey olursa. Bunu kaldırabilecek miydim? Evet, yanımda olmasını istemiyordum. Onu görmek, sesini duymak, varlığını hissetmek istemiyordum. Ama bu şekilde olamazdı. Olmamalıydı.

Etrafta bir sürü kişi vardı, boğuluyor gibi hissettim. Ama tek düşündüğüm şey ellerimin arasında olan, kucağımda kanlar içinde yatan Yamandı. Birkaç kişinin konuşmasından ambulansı aradıklarını duymuştum. Hala Şeyma bana bağırıyordu. Ama onun gibi boş şeyleri duyamayacak kadar korkuyordum. Sanki yıllar geçmişti. Nerede kalmıştı bu ambulans! Kafamın içinde kaos oluşmuştu. Sanki milyon tane kişi vardı, hepsi de çığlık çığlığa bana bir şey anlatmaya çalışıyorlardı.

Bir an sesler kesildi, herkes susmuştu sanki. Tek duyduğum şey ambulansın siren sesiydi. O an kendime geldim ve hemen ayağa kalktım. O an Şeyma ile göz göze geldim. Gözleriyle öldürmek istercesine bakıyordu bana. Umursamadım. Yaman'ın yanındaydım. Kucağımdan alıp sedyeye yerleştirdiler. Elim kan olmuştu. Yaman'ın kanı vardı ellerimde. İçim acıyordu. Ambulansa doğru ilerledim. Emre ve Eylül'e baktım. İkisi de endişeli görünüyordu. İyi olduğumu belirten bir gülüş ile oturdum ambulansa. Elini tuttum. Bir daha hiç tutamayacakmış gibi tuttum. İçimden dua ediyordum hiç etmediğim kadar hem de... Burada olmam doğru muydu? Neden buradayım? Hiç bilmiyordum.

"Durumu nasıl? İyileşecek mi?"

Telaşlı bir şekilde sormuştum hemşireye. Serum takıyordu. Bir an duymadığını zannettim.

"Şu an için bir şey söyleyemeyiz hanımefendi."

Bir şey söyleyemedim. Kalbim acıyordu. Ona bir şey olursa napacaktım ben. Yollar hiç bitmiyordu. Hep aynı yerdeymişiz gibi geliyordu. Çok korkuyordum. Gözlerimi Yaman'dan ayıramıyordum.

Hastaneye gelmiştik. Ellerini bırakmıştım. Sedyenin yanında koşarcasına hareket ediyordum. Ameliyathaneye alınırken bıraktım sedyeyi ama hiç bırakmak istemedim. Onunla beraber girmek istedim o odaya. Onunla beraber çekmek istedim aynı acıları.

Ameliyathanenin sağ tarafındaki sandalyelere oturmuş doktorların çıkmasını beklemeye başladım. Hemen ardından Şeyma geldi. Sinirlerim bozulmuştu. Kızı görmek bile midemi bulandırıyordu. Hemen ardından da Emre ve Eylül geliyordu. Az da olsa rahatlamıştım. Onların yanımda olması bana iyi geliyordu.

"Her şey senin yüzünden! Sen olmasan şu an burada olmayacaktık! Her şeyin suçlusu sensin! Yaman'a bir şey olursa eğer kendini ölü bil!"

Neye uğradığımı şaşırmıştım. Ben ne yapmıştım ki? Sadece şaşkınca Şeyma'ya bakıyordum. Başka bir şey istesem de yapamıyordum.

"B-ben bir şey yapmadım."

"Yaman senin yanına gelirken kaza yaptı. Her şey senin suçun küçük sıçan. Yaman'a bir şey olsun o zaman göreceksin sen dünya kaç bucak."

Toprak KokusuWhere stories live. Discover now