3

198 33 21
                                    

"...Sonra da 2 hafta yatmıştım." Senku hikayesini tamamlayınca küçük bir kahkaha attı. "Vay canına. Bunu nasıl başardın bilmiyorum ama bu bir yetenek bence." Tsukasa şakayla söyledi ve Senku'nun omzunu ittirdi hafifçe.

Yine aynı ağacın altında buluşmuş sohbet ediyorlardı. Ortam neşeliydi, üzerlerine çökmüş bir rahatlık olsa da kalplerinin derinliklerinde her zamanki heyecan vardı. 

"Bir keresinde de-" Senku tam konuşmaya başlamıştı ki sözü bir köpek havlaması tarafından kesildi. Boynunda tasması olan büyük, beyaz bir köpek ağacın gölgesinin bittiği yerde duruyor ve deli gibi havlıyordu. Sahibi etrafta görünmüyordu, kaçmış olabileceğini düşündü Tsukasa.

"Senku, ağaca tırman." Tsukasa korumacı bir tavırla çocuğun önüne geçti ve gözlerini köpeğe dikti. Hayvan havlamalarını biraz azaltırken bir adım öne attı ama yine de gölgeye girmedi. Tsukasa da girmemesi için her şeyi yapabileceğini düşünüyordu. Köpek yakına gelirse Senku'ya zarar verebilirdi.

Köpeğin önünde korkusuzca dikilen genç arkasına bakıp arkadaşının-ki ondan çok hoşlanıyordu-ağaca çıktığından emin olunca yeniden önüne döndü. Köpek havlamayı bırakmıştı ama yine de hırlıyordu. 

Gözleri yukarıya bakıyordu, Tsukasa'yla aralarındaki boy farkından olsa gerekti. Köpek ayağını kaldırıp ileri uzattı ama tam o sırada bir adam koşarak geldi. 

"Çiçek! Kızım dur!" Gelen adam köpeğin tasmasına asılıp onu geri çekti. "Özür dilerim, genç adam. Normalde böyle yapmaz ama aşılarını birkaç saat önce olduğu için bu gün biraz huysuz." Adam gerçekten mahçup görünüyordu, Tsukasa sorun olmayacağını söyleyince köpek ve sahibi oradan ayrıldı.

Tsukasa arkasını dönüp ağaç dalına neredeyse sarılmış olan Senku'yu gördü ve kahkahalarla gülmeye başladı. Senku yanaklarını şişirdi. "Güleceğine inmeme yardım et Tsukasa." 

"Tamam, tamam. Atla, ben seni tutarım." Senku ağacın altında kolları açık bir şekilde yukarıya bakmakta olan genci süzdü, dikkatle mesafeyi ölçtü ve biraz düşündükten sonra kendini aşağı bıraktı.

Tsukasa üzerine atlayan çocuğu ağır çekimde gördüğünü hissetti bir an. Senku'nun kolları açık bir şekilde baş aşağı kendisine doğru gelişini, süzülen yaprakları, ağacın yakınından uçarak gerçek kuşun kanat çırpışı... Hepsini ağır çekimde gördü, kollarını uzatıp Senku'yu yakaladı ve her şey normal hızına dönerken belinden tuttuğu çocuğun kendininkiyle aynı hizada olan gözlerine baktı. 

Senku kollarının karşısındaki gencin boynuna dolanmış ve ayaklarının yerden biraz havada olduğunu fark edemedi, Tsukasa'ya bakmakla fazla meşguldü çünkü. Hayatı boyunca ilk defa zihni tamamen durmuştu, hiçbir şey düşünemiyordu, kalbi hızla atıyordu. Genç gittikten sonra bunu sorgulayınca ona aşık olduğunu keşfedecekti ancak şimdi aklında sadece Tsukasa vardı.

Kahve saçlı, kolları arasındaki bedeni yavaşça yere bırakırken kendini azarladı. Ya Senku anlasaydı, ya kalbinin sesini duysaydı, ya ona olan bakışlarını fark etseydi? O zaman ne olacaktı? 

İki genç yan yana oturmuş etrafa bakarlarken aralarına tuhaf bir sessizlik çökmüştü. Tsukasa boğazını temizleyip sessizliği sonlandırdığında hâlâ gergindi. "Şey, ben gideyim artık." Çantasını alıp ayaklandı ve ağaçtan uzaklaşmaya başladı. Ama daha sonra arkasını dönüp hâlâ oturmakta olan çocuğa baktı. "Şey, giderken dikkatli ol." Senku gülümseyip el salladı. "Sen de!" 

Hâlâ okuyucusuzum ama olsun, n'olacak. Alın size bölüm, gelecekteki okuyucularım.

Cherry BlossomWhere stories live. Discover now