Ahmet Hamdi Tanpınar 🌙 Huzur

56 1 0
                                    

"Vücutlarımız, birbirimize en kolay vereceğimiz şeydir

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Vücutlarımız, birbirimize en kolay vereceğimiz şeydir. Asıl mesele, birbirimize hayatlarımızı verebilmektir. Baştan aşağıya, sadece bir aşkın olabilmek, bir aynanın içine iki kişi girip oradan tek bir ruh olarak çıkabilmektir."

Evet, EOA sakinleri bu bölümde Türk Edebiyatının temel taşlarından olan bir esere yer vermek istedim.

Huzur Ahmet Hamdi Tanpınar'ın yayımlanan ilk romanıdır ve Tanpınar'ın adıyla özdeşleşen çalışmasıdır. Huzur romanı 1930'ların sonunda İstanbul'un aydın çevrelerinden karakterlerin yaşam öyküsü üzerine kuruludur.

Romanın kahramanlarının hikayesini, 2. Dünya Savaşı'nın ilanından bir gün önceki 24 saatlik zaman diliminde, hafızada geriye dönüşlerle anlatır. Huzur Türk edebiyatında yazıldığı döneme kadar olan süreçte anlatımındaki bu zaman tekniği bakımından farklı bir konumdadır.

Her ne kadar söz konusu romanın adı Huzur olsa da, kitap onu okuyanları bir tür huzursuzluk duygusuna sevk eder. Zaten Tanpınar da mutlak varlıktan kopmuş insanın ıstırabını, huzursuzluğunu resmetmeye çalışmıştır. Kendisi de bizzat bu resmin orta yerinde yer almaktadır. Ahmet Hamdi huzursuzluğun içinde huzuru aramaktadır. Bu açıdan Huzur romanı, Tanpınar'ın düşünce dünyasını anlamak bakımından temel eserdir.

Dört bölümden oluşan kitabın her bölümü, öykünün dört kahramanının, İhsan, Nuran, Suat ve Mümtaz'ın adlarıyla verilir. Ancak, romanın ana karakteri Mümtaz'dır.Yazar, diğer üç karakteri de Mümtaz'la olan ilişkileri çerçevesinde tanıtır bize.

Esasında Mümtaz ve Suat'ın Nuran'a olan umutsuz aşkı konu alınıyor kitapta.Nuran bir çocuklu dul genç ve güzel bir kadındır. Mümtaz'ı sever lakin toplum baskısından ve dedikodulardan yılmış durumdadır.Evlenmeye karar vermeleri Suat'ı yıkar ve ümitsizliğe düşen Suat kendini asarak intihar eder.Bu trajedi nedeni ile Nuran'dan ayrılan Mümtaz'ın iç dünyası yıkılmıştır.

Roman ayrıca arka planda İstanbul'u çok güzel işlemesiyle öne çıkıyor. Bu anlamda en güzel İstanbul portresi çizen romanların başında kabul edilmiş.Ki bence de öyle  İstanbul'a hiç gitmemiş olmam ve yazarın bu romanı 1948 yılında kaleme alması da hesap edilirse Ahmet Hamdi Tanpınar'ın gözünden 1930'lu yıllarda bile İstanbul harika bir şehirmiş.Ne diyelim inşallah bir gün gidip görme fırsatı buluruz.Kitap kokusuyla kalın...

Görünmezsen ne çıkar, ben seni kendimde taşıyorum!

Ebe'den Okumalık Atıştırmalıklar 🍕Where stories live. Discover now