18

554 74 32
                                    


Seokjin

O gün annemi kaybetmem ve cenazeden dönmem ile çok düşünmüştüm. Annemi kaybetmiştim ve sadece Namjoon kalmıştı yanımda. Ondan başka kimsem kalmamıştı. Ve sonra ona salak gibi bağırıp, annemin ölümünden onu suçlamıştım.

Zamanında izin gününde memleketinden sadece annem için kalkıp gelen adamın kalbini çok ama çok kırmıştım...

Daha sonra ona yeteri kadar sevgi göstermediğimi farketmiştim. O bana sürekli güzel şeyler söyleyip, beni mutlu edip, bana sarılıp ve öperken, yani benim mutluluğum için uğraşırken ben onun için hiç bir şey yapmıyordum. Bana kalan tek değerli insanın mutluluğu için uğraşmıyordum...

Bu aptallığım yüzüme tokat gibi çarpınca çok büyük bir vicdan azabı çekmiştim. Yani ben onu üzerken o hala yanımdaydı ve benimle ilgileniyordu. Yine benim için uğraşıyordu.

Ona artık her baktığımda onu da kaybetme korkusu sarıyordu içimi. Onu da kaybetmek ve yalnız kalmak istemiyordum. Onunla hayatım boyunca sarılmak, öpmek, gülüşmek ve sinir etmek istiyordum. Onun beni sinirlendirmesini, sakarlıklarıyla uğraşmak, yaptığı abuk sabuk hareketlere gülmek ve şefkati, sevgisi arasında yaşamak istiyordum.

Ben ona çok alışmıştım. Onu çok seviyordum cidden. Ona çok aşıktım. Ama işte dediğim gibi... aptaldım.
O benim gibisini hak etmiyordu...

Şimdi ondan ayrılacağımı düşünebilirsiniz. Ama hayır tabii ki de ayrılmayacağım.

Ona layık biri olmak için değişecektim. Ona sevgimi en derinden hissettirecek ve sevgi, şefkat gösterip, mutlu olması için elimden gelenin en iyisini yapacaktım!

O günün üzerinden birkaç hafta geçmişti. Namjoon beni yanına almıştı. Birlikte yaşıyorduk artık. Ve şuan Namjoon hastaneden gelmek üzereydi. Bende yemeği hazırlamış ve geldiğinde duşa gireceğini bildiğim için de kıyafetlerini yatağının -yatağımızın- üstüne koymuştum. Geri aşağı inip, salonda oturdum ve Namjoonun gelmesini bekledim.

Sonunda anahtar sesi geldiğinde de ayağa kalkıp onu kapıda karşıladım. Çok bitkin görünüyordu.

"Hoşgeldin~"

Bana sadece yorgunca gülümsemişti. Üstünde ki kabanını çıkarıp askılığa astım.

"Yemek hazır. Duştan sonra giyeceğin pijamalarını da yatağın üzerine hazırladım. "

"Teşekkür ederim."

Dudaklarıma minik bir öpücük kondurup yukarıya çıktı. Ben de salonda telefonumla oynamaya devam etmiştim.

Yaklaşık yarım saat sonra Namjoon aşağı inmiş ve mutfağa girmişti. Yüzü ve yürüyüşünden çok yorgun olduğu cidden belli oluyordu. Bazen onun için üzülüyordum ama o işini severek yaptığı için her zaman yorgunluğunun onu etkilemediğini söylüyordu. Oysa yanlıştı.

Yorgunluk beni etkilemiyor demesi yanlıştı. O etkilemediğini sanıyordu ama aslında yorgunluğa alıştığı içi böyle düşünüyordu. Yoksa bedeni cidden çok yorgundu.

Mutfağa yanına geldiğimde hazırladığım yemeği yediğini gördüm. Yanına yaklaşıp arkasından kollarımı boynuna sarıp, çenemi başının üstüne koydum.

"Günün nasıldı aşkım?"

"Aynı. Baya yoğundu."

"Hm... Peki..sence de artık biraz dinlenmen gerekmiyor mu?"

"Nasıl yani?"

"Çok kötü görünüyorsun Namjoon... Sabahın köründe gidip geç saatlerde geliyorsun. Halini bi görsen anlarsın. Gözlerinin altı morarmış, tenin solmuş ve zayıflamışsın Joonie... Seni böyle gördükçe gururlanacağıma üzülüyorum.. Başkalarının canını kurtarırken kendi canına zarar veriyorsun. Bunu sen benden daha iyi bilirsin hem. Yani... Birazcık ara versen? Dinlensen biraz?"

My Little Hamster ~ Namjin✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin