Bölüm 19

809 79 70
                                    

Y.N: Smut

Jimin

Junkook'un dudakları nereye dokundu bilmiyorum ama dudaklarımın arasından beni ve onun suratını kızartacak bir inleme kaçmıştı. Böyle bir noktanın olduğundan bile haberim yoktu. Dudakların değmesiyle elektrik çarpmışa dönmüştüm. 

Milyonlarca kıvılcım boynumdan bütün vücuduma yayılıp hazla gerilmemi sağlarken tek bir öpücüğe bu tepkiyi verdiğimden dolayı Jungkook'un geri çekileceğini zannetmiştim ama yanılmışım. Aksine dudaklarını farklı baskı aralıklarıyla boynum ve çevresinde öpücük bırakmaya devam etti. Bu sırada kafam geriye düşüp ona yer sağlarken gözlerim zevkle sulanıyordu. Ellerimle onun siyah dalgalı saçlarını çekiştirmek zorunda kaldım. Bir türlü boynumu bırakmıyordu ve benim şuracıkta onun kucağında gelmemi sağlayacaktı. Islak ve sıcak dudaklar kulağımı emmeye başladığında ıslanan sadece boynum değildi artık. 

"Annen görecek-"

"İnlemeni tutabilirsen hiç kimse odaya girmez."

"Çok kolaydı sanki."

Jungkook bu yakınışımdan ötürü pis pis sırıtmıştı. Hayır, o polis değil miydi? Bu serseri havaları da nereden geliyordu. Köprücük kemiğimi emmeye başladığında onu ciddi anlamda uzaklaştırmaya çalıştım. Bütün gerdanım onun öpücükleri yüzünden kızarmıştı. Gören aç sanır. 

"Jungkook! Biraz ağır ol."

"Olamam." demesiyle kucağındaki bedenimi havaya kaldırıp yatağa fırlattı.

Ne olduğunu ben tam anlayamadan tişörtümün eteklerinden tutup göğsümü açık bırakacak şekilde sıyırmıştı. Gördüklerinden ötürü daha da ciddileşen suratından hiçbir şey anlayamıyordum. Beğenmiş miydi yoksa hayal kırıklığına mı uğramıştı. Bu cevabı çok gecikmeden aldım. Gün yüzüne çıkan ince pembemsi dokuyu emmeye başladığında ağzım sessiz inleme yüzünden açık kaldı. Dudakları o kadar işini biliyordu ki dudakları ve dili arasında dönen tomurcuk hem acı verirken hem de zevkten daha fazla inlememe neden oluyordu. Diliyle beyaz göğsümde iz bırakarak diğerine geçtiğinde yine aynı muameleyi yapmıştı fakat bu sefer diğerini eliyle oynuyordu.

Ben onun altında gerinirken göğsüm ona doğru inip çıktı. Hem daha fazlasını arıyor hem de ıslak ağız içinden kaçınıyordum. Ne zamandan beri parmaklarımın arasında tuttuğumu bilmediğim tutamları sonlara doğru iyice çekiştirmeye başlamıştım. 

"Jung-kook yeter, ımh."

En sonunda emdiği yeri bıraktığında kabaran tomurcuklara küçük bir öpücük bırakıp çekildi.

"Küçük göğüs seviyormuşum."

Utanmıştım. Böyle açık söylenir miydi bu.

Birbirimizi nefes nefese süzdüğümüz sırada pijamamın lastiğine dokundu. Ne demek istediğini anlamıştım. Onay verircesine usulca kafa salladım. O da daha fazla beklemeden yavaşça aşağı doğru çekmeye başladı. En sonunda sadece iç çamaşırım kalmıştı. Onun gözleri önünde çok savunmasız ve utangaç kaldım. Bir erkekle ilk seferi olmasına rağmen benden çok daha tecrübeli ve yetenekli duruyordu. Yataktaki dominantlığı yüzünden bacaklarımı hafifçe kapattım. Kararsız kalmış, çekinmiştim. Yüzümün yanmasından kızardığımı biliyordum.

"Utanma mochi biz bizeyiz~" 

Güçlü ve uzun parmaklarını dizime yerleştirip ağırca açtı. Çamaşırımın koyulaşan yerini gördüğünde gözlerindeki kararma yüzünden daha da ıslanmış, sertleşmiştim. Yırtıcısı tarafından alt edilmeyi bekleyen bir av gibi hissediyordum. Gözlerimle onunkine baktığımda ise benden farksız olmadığını anladım. Gördüğüm şişkinlikten ne kadar büyük olduğu belliydi ve kendime zaten olmayan güvenimin kaçmasını sağlamıştı.

Eliyle çamaşırımın üstünden bana dokunduğundaysa bütün düşüncelerim uçup yok olmuştu. Tiz bir inleme dudaklarımdan kaçarken el hala yoğurmaya devam ediyordu bu yüzden yanımda bulunan yastığı ısırarak inlememi bastırmaya çalıştım. Aşağıdakilerin bizi duymasını istemiyordum.

En sonunda kalçam istemsizce ele doğru kalkmıştı. Daha çok temas istiyordum. Yoksunluk hissiyle dudaklarım kurumuştu. Keşke şimdi beni öpseydi ama bunu yapmak yerine son kalan parçayı da kalçalarımdan tutup yavaşça çekti. Serin hava kasıklarımın üstünde hafifçe kendisini belli ettiğinde ne kadar ateş bastığını anlamıştım. O da kıyafetlerini çıkarıp bacaklarımın arasına yerleştiğinde ikimizin sıcaklığı birbirine akıyordu. 

Dudakları dudaklarımı bulduğunda susuzluğumuzu giderircesine öpüşmüştük. Dudaklarımız dans ederken birbirimize sürtünmeye devam ettik fakat dudakları dudaklarımı bırakıp aşağılara doğru indiğinde bayılacağımdan emindim.

"Imh- Jun-"


Portakal -JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin