Bölüm 2

22 4 0
                                    

   Gözleri kıpkırmızıydı. Karşısında 3 kişi dikilmesine rağmen bomboş bir şekilde başka tarafa bakıyor gibiydi. Sanki onları görmüyordu. Titriyordu. Ellerinde sadece işaret parmağındaki kısım yırtılmış bir eldiven vardı. Üstünden akan sular Deniz Kent'in mermerlerinden süzülüyordu. Saçları simsiyahtı. Dudaklarında ise diş izleri vardı sanki dişleriyle dudaklarını ısırmıştı. Hafifte kanıyordu. Herkes onu dikkatlice süzerken akıllarında oluşan soru işaretlerine kendilerince yanıt arıyordu. 

   Çok geçmeden kapıya dayanan çocuk konuştu:

"İçeri girmem gerek."

Bunun kararını ne Deniz verebilirdi ne de Beren. Bu yüzden ikisinin de gözleri Kaan'a doğru çevrildi. Kaan korkmuştu. Ne karar vereceğini bilmiyordu. Annelerinin eve gelmelerine de neredeyse 1 saatten az kalmıştı. Çok hızlı düşünmesi ve mantıklı karar alması gerekiyordu ama bunun için zamanı yoktu ve birden ağzından " Buyur." diye çıktı kelime. 

Deniz ve Beren, Kaan'dan asla böyle bir cevap beklemiyordu. Onlar bu cevaba oldukça şaşırmışlardı. Hatta Deniz o çocukla aynı ortamda bulunmak istemediğinden dolayı "Ben zaten gidecektim." deyip kendi dairesine doğru ilerlemeye başlamıştı. Kaan'da verdiği bu cevaba şaşkındı. Kendisinden böyle cesurca bir davranış asla beklemiyordu. Kendisini verdiği karardan dolayı yadırgamayı bırakıp dairesine doğru giden Deniz'e seslendi:

"Kimseye söyleme. Abine bile." 

Deniz başıyla onaylayıp merdivenlerden koşarak yukarı doğru çıktı.

Çocuk da içeri davet edildiğine ayrı bir şaşkındı. Çekingen bir tavır sergileyerek içeri girdi. Sanki bir yandan çok acelesi varmış bir yandan da zamanla ilgilenmiyormuş gibi tavırlar sergiliyordu. İçeri gireceğini söylerken acelesi vardı ama içeri girerken hiç aceleci tavırlar sergilememişti. Şok geçirdiği belliydi. Beren koşarak banyoya doğru ilerledi. O sırada Kaan sorularını sormaya başlamıştı bile. 

"İsmin ne?"

Sessizlik olur. Çocuk sanki bunu kendi de bilmiyormuş gibi düşünmeye başlar. Kaan ise kendisiyle dalga geçildiğini düşünerek aynı soruyu ikinci kez tekrar sorar ama bu sefer daha yüksek sesle:

"İsmin ne?"

"Bilmiyorum."

Beren banyodan getirdiği temiz havlu ve terliği çocuğa uzattıktan sonra abisine doğru bakarak "Polise haber vermeliyiz." dedi. 

Kaan sessiz bir şekilde "Sen hallet."

Bunu o kadar çok sessiz söylemişti ki odada bulunan diğer çocuğun bunu duyması neredeyse imkansızdı. Beren de zaten dudaklarını okumuştu abisinin. Bunu aralarında hep yapıyorlardı. Beren polisi aramak için odadan ayrıldığında çocuk konuşmaya başladı.

"Hiçbir şey bilmiyorum hakkımda. Uyandığımda bir gemideydim. Beni buraya bıraktılar. Islanmış bir şekilde uyandım. Ne ismimi biliyorum ne de hakkımda herhangi bir şey. Yaşımı da bilmiyorum. Nereliyim? Nerede doğdum? Neden buraya bırakıldım? Hiçbir şey bilmiyorum."

Bunları söylerken titriyordu ve Kaan'a asla inandırıcı gelmemişti.

Kaan dikkatlice çocuğun anlattıklarını dinliyordu bir yandan annesini arayıp durumu ona anlatmak isterken diğer yandan da polislerin ailesinden daha önce evde olmasını istiyordu. Tedirgindi. Ne yapmak istediğini bilmediği gibi çocuğa nasıl teselli vereceğini de bilmiyordu. İrkildi. Hiçbir amacı olmamasına rağmen oturduğu yerden kalktı ve tezgaha doğru yöneldi. O sırada aklına sıcak bir şeyler yapmak geldi ve su ısıtıcısını ayarlamaya başladı. Çocuk hala anlatmaya devam ediyordu ama o anlatırken Kaan'ın aklına türlü türlü dolandırıcılık vakaları geliyordu. Olumsuz düşünmekten alıkoyamıyordu kendisini. Kendiyle savaşa başladı su ısınırken. Bu savaş kafasında kurduğu saçma düşüncelerleydi. Bu düşünceleri bitirip bir an önce çocuğun dediklerine odaklanmalıydı. "Bir sorumluluk aldım." dedi kendi kendine ve çocuğun dediklerine odaklanmaya başladı.

Deniz KentHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin