625 43 12
                                    

"Mark, elini sikicem artık kes şunu." öfkeyle dikiş atmaya çalıştığı adama baktı Jaehyun. Neredeyse her kavgadan sonra bir yerlerine dikiş atılması gereken bu çocuktan bıkmıştı, ki bugünkü olay yaptıkları diğer şeylerin yanında 'kavga' kategorisine girmiyordu bile. Yine de bir kişi fazla olmaları her zaman iyi oluyordu. Son kez dikeceği yere elini yavaş yavaş götürürken tekrar ellerinin sıkıca tutulması bardağı taşıran son damla olmuştu. "Johnny." küçük bir kafa hareketiyle yanına çağırdığı adam hiçbir söze gerek duymadan oturduğu koltuktan kalkıp yanına ilerlemişti. O sırada gözleri, tekli koltuklardan birinde oturmuş, zaten küçük olan bedenini bacaklarını kendine doğru çekerek daha da küçülten çocukta takılı kaldı. Halının desenlerinde kaybolmuş gibi dalgın bir şekilde yeri izliyordu. Bacaklarına sardığı kollarında hâlâ birkaç kan lekesi vardı fakat bu oturan çocuğun dikkatini çekmemiş olmalıki ellerini yıkarken o kısımları es geçmişti.

İç çekerek yarım saattir cebbelleştiği çocuğa döndü. Johnny yerinde durmayan arkadaşının kollarını sıkıca tutmuştu ve sinirli olduğu belli olan ifadesiyle ona bakıyordu. Haklıydı. Beş dakikalık işi uzattıkça uzatmaktan başka bir halta yaramıyordu çünkü.

Son yeride dikip başarıyla gülümsedikten sonra elinin tersiyle alnında biriken terleri sildi. Daha kendi yaralarına pansuman yapamadan olduğu yerde uzanan bu aptalla ilgilenmişti. Johnny sıkıca tuttuğu elleri bırakıp baş ucuna otururken, işini bitiren adam yerinden kalkıp banyoya doğru yöneldi. Ellerindeki kanı soğuk suyun altında sertçe ovalarken yanında hissettiği sıcaklıkla bakışları oraya döndü. Kapının pervazına yaslanıp onu izleyen mavi gözlü gençle buluştu bakışları. Tek gözünü kırparak 'ne var' anlamında bir işaret yaptıktan sonra sessiz sorusunun cevabı fazla gecikmedi.

"Pansuman yapabilirim, istersen." Kaşlarını kaldırıp sorduğu soruyla, birkaç saniye boş bir ifadeyle ona bakmıştı. Soğuk bir tipti, onunla samimi bir dille konuşması bile imkansızsız gözükmüşken ufak yaralarına yardım teklif etmesi şaşırtmıştı. Kafasını usulca sallayıp krem rengi banyo dolabının kapağını açarak gerekli malzemeleri aldı. Klozetin kapalı kapağının üzerine oturup malzemelere yönelen çocuğu izledi.

Pamuğun üzerine kutudaki sıvıdan biraz döküp yanına ilerledi ve önünde durdurdu adımlarını. İnce kemikli elini önünde oturan adamın çenesine götürüp hafifçe sıktığında nefesini tutmuştu ellerinin altındaki genç adam. Dudağının kenarındaki yaraya pamuğu dokundurduğunda yüzü buruşmuştu.

"Acıdı mı?" yüzünü buruşturduğunda kapattığı gözlerini açıp bir kaç santim ilerisinde olan çocuğa baktı.

"Hayır sadece yanıyor." gözlerini geri kapatıp ikinci bir dokunuşa hazırlanırken dudağına doğru gelen sıcak nefesle afallamıştı. Gözlerini yavaşça aralayıp dudaklarına dikkat kesilmiş adamı izledi. Bir kaç kez daha üfledikten sonra tekrar dudağına bastırmıştı parmaklarının arasındaki pamuğu. Bakışları dudaklarından ayrılıp kendisine bakan bir çift kahveye döndü.

"Geçti mi.." seslice yutkundu "..yanması?" o bunu sorana kadar dudağındaki sızıyı bile hissetmemişti. Dudaklarının üzerindeki pamuktan dolayı konuşamadığı için onaylarcasını salladı kafasını.

"İyi." diyerek derin bir nefes verdi. Suratına çarpan nefesle bu sefer yutkunma sırası oturan adama geçmişti. Göz temasını kesip bu seferde yarılan kaşıyla ilgilenmeye başladı.

VETERİNER - bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin