¹²

389 40 29
                                    

Oturduğu yerde gergince bacağını sallayan Dongyoung kendisinide germişti. Bacağına elini koyup hafifçe sıktığında aniden duran bedenle derin bir nefes almıştı. Bacağından elini çektiğinde arkaya yaslanmıştı. Dakikalardır yan yana oturmuş karşıyı seyrediyorlardı. Oflayarak yaslandığı yerden ayrılıp ayağa kalktı "Benim gitmem lazım." dediğinde hızla kolunu kavramıştı. Beyaz tenini sıkıca tutup koltuğa geri çekmişti. Aniden çekilmesiyle kalktığı yere geri düşerken sinirle yanındaki adama döndü. "Gidecek yerin mi var? Saçmalama otur oturduğun yerde." diyerek sertçe söylenirken karşısındaki onu dikkatle dinliyordu.

Kafasını eğip oturduğu yere daha çok sindiğinde rahat bir nefes alıp kendisi ayağa kalktı. "Kahve yapacağım ister misin?" diye sorduğunda eğdiği kafasını kaldırdı ve gözlerinin buluşmasını sağladı. Onaylar anlamda kafasını salladığında beklemeden mutfağa yönelmişti.

Hazır kahve paketlerini çıkarttığı iki bardağa koyduktan sonra ketıla su doldurdu. Suyun kaynamasını beklerken tezgâha yaslandı ve kollarını göğsünde birleştirdi. İçindeki korkuyu saklayamazken sertçe dudaklarını ısırdı. Bugün bir şey olmamış olsada yarın veya birgün olacağı kesindi. 'Sonra görüşeceğiz' beyninde dolanan bu cümle rahat nefes alamamasını sağlıyordu. Hoş, yarın veya birgün nefesi temelli olarakta kesilebilirdi. Bunun için içerideki çocuğa çok sinirliydi. Ona çıkmamasını söylemişti ama bu onun umrunda olmamıştı. Yinede ona kızmak için atakta bulunduğunda kendisine masumca bakan deniz mavisi gözleriyle tüm siniri buhar olup havaya karışıyordu.

Fokurdama sesleri geldiğinde tezgâha yasladığı bedenini ayırarak arkasına dönmüş ve ketılı tutup içindeki sıcak sıvıyı kulplu bardakların içerisine aktarmaya başlamıştı. İşi bittiğinde bardakları alıp içeri geri dönmüştü. Bıraktığı yerde aynı şekilde oturan adamın başında dikilip bardağı uzatmıştı. Yavaşca kendisine uzatılan bardağı eline alıp tekrar sırtını koltuğun başlığına yasladı. Kendiside oturup elindeki sıcak sıvıyı yudumlamaya başladı.

"Babamla tanışıyor musunuz?" gelen sesle kafasını ona çevirdi. Gerçeği söyleyemezdi fakat aklına artık yalanda gelmiyordu. Birkaç saniye onu cevapsız bıraktıktan sonra "Evet." diyerek kahvesinden bir yudum aldı. Karşısındaki adam gözlerini kısıp ona daha dikkatli bir şekilde bakmaya başladığında gözlerini kaçırdı. "Nerden?" duymak istemediği soruyu sorduğunda boğazını temizleyip oturduğu yerde dikleşti. Aklına herhangi bir yalan gelmezken gergince alt dudağını kemirdi. Yanındakinin gözleri ısırdığı alt dudağına saniyelik kayınca hareketlerini sonlandırmıştı. "Hatırlamıyorum." dedi inanmasını umarak. Kafasını aşağı yukarı sallayan çocukla derin bir nefes vermişti. Daha fazla soru sormamasını ve burada olayı kapatmasını istiyordu, çünkü beyni yeterince doluydu ve yeni bir yalan düşünemiyordu.

"Sanırım gerçekten hafızanla ilgili sorunların var." dediğinde dişlerini göstererek gülümsemişti. Aklına bir şey gelmiş gibi kaşlarını çatarken "Peki o adamlar kimdi öyle? Sürü gibi." dediğinde suratındaki gülümseme daha da büyüdü. "Sadece arkadaşlarım, öylesine gelmişler." dedi. Bu bayat yalanlara inanan masum çocuk kafasını tekrar 'anladım' dercesine sallamıştı. Mahcup bir şekilde "Ayıp oldu onlarada." dediğinde koltukta biraz daha ona yaklaşmıştı. Neden yaptığını bilmiyordu, sadece yaklaşmak istemişti. "Bir şey olmaz takma kafana." diyerek bardağındaki son damlalarıda kafasına dikti.

•••

Saat gece yarısını gösterdiğinde karşısında uykulu bir şekilde duran çocuk için ayağa kalkmış ve odasından battaniye ve yastık almaya gitmişti. Geçen sefer koyduğu eşyaları alıp salona doğru ilerledi. Boş olan salonla bir süre olduğu yerde durmuştu. Sabahtan beri gitmek istemesi aklına gelirken elindekileri koltuğa fırlatırcasına koyup dış kapıya yöneldi. Ayakkabısını giyip hızını kaybetmeden merdivenleri ikişer ikişer inmeye başladı. Dış kapının yanına geldiğinde kapıyı açan çocuğun kolundan son anda tutup açtığı kapıya yasladı ve elinin tekini dışarı kaçmasın diye kafasının yanına koydu. Sırtı hızlı çarptığı için acı dolu bir inleme kaçmıştı dudaklarının arasından.

Nefes nefese kalan bedeniyle kafasını biraz eğip derin soluklar aldı. Nefesi düzene girdiğinde kafasını kaldırıp fazla yakın olduğu mavi gözlere baktı. "Ne yaptığını sanıyorsun sen." diye sinirle söylendi. Kendisi aksine rahat bir ifadeyle "İznin olursa gidiyorum." dediğinde kafasının yanına koyduğu elini yumruk yaptı. Canını tehlikeye attığının farkında değildi, anlıyordu. Fakat kalacak yeri bile yokken çekip gitmesi sinirini bozuyordu. Dışarı çıkarsa babası ona bir şey yapabilirdi, ona bir şey olma korkusu ise kendisinin ölüm korkusuna garip bir şekilde ağır basıyordu.

"Saçmalamayı bırak ve içeri geç." dediğinde mavilerin sahibi kurumuş dudaklarını yaladı. Gözleri oraya kayarken "Geçmiyorum." diye fısıldamıştı karşısındaki.

"Eğer gelmezsen seni öperim." diyerek dudaklarında takılı kalmış gözlerini zorla yukarı çıkartmıştı. Kaşlarını kaldırıp "Bunu istemezsin değil mi?" diye sorduğunda karşısındaki beden ellerini kendi göğsünün iki yanına koyarak güçsüz bir şekilde onu itmişti. Birkaç santim geriye savrulduğunda merdivenlere yönelen bedenle gülümsedi ve kendiside arkasından çıkmaya başladı.

Hızlı hızlı yazdım hoşuma gitmedi bu bölüm 🥺

VETERİNER - bxbWhere stories live. Discover now