¹⁵

356 38 19
                                    

Bacağında hissettiği şeyle sertçe sıktığı dişlerinin arasından acıyla tısladı. Çığlık atmamak için bedenini kasarken gözlerinin dolduğunu hissetti. Sesli bir şekilde derin derin nefes alıp verirken "Eğer Dongyoung bizim hakkımızda bir şey dahi öğrenirse.." diyerek acıyla inlemeye devam eden adama karşı silahını havaya kaldırdı "Bacağınla kurtulamazsın, tüm hayatını bitiririm." sözlerini bitirdikten sonra silahı beline sıkıştırıp kapıya yöneldi. Kapı büyük bir gıcırtıyla açılırken acıyla kıvranan çocuğa tekrar döndü "Bu bir tehtid değil Jung Jaehyun." dedikten sonra kapıdan çıkan bedenle etrafta hareketlilik oluştu.

Yanına koşan bir kaç beden onun bedenindeki ipleri hızla çözdüğünde gözlerinin kararmması için direniyordu. Arkadaşları bedenini sıkıca tutup kaldırdıktan sonra sağ bacağına dikkat ederek ikili koltuğa götürüp yatırmışlardı. Patolonunu katlayarak kurşunun sıyırıp geçtiği, fakat derin bir yara bıraktığı yere baktılar.

"Olum hiç mi pansuman yapacak alet getirmediniz amına koyayım!" duyduğu Mark'ın sesiyle dolu gözlerini aralayıp etrafa baktı. Telaşlı arkadaşlarıyla suratına belli belirsiz bir gülümseme geldiğinde gözlerini geri kapattı. Katlanılamaz bir acı değildi, önceden bundan daha kötü yaralanmaları olmuştu.

"Taeyong'u arayın durumu anlatın, hızlı olsun." sesler anlamsızlaşmaya başladığında en son bunu duyabilmişti. Gözleri kararırken bilincini yavaş yavaş yitirdiğini hissetti.

•••

Kulağına gelen boğuk boğuk sesle yüzünü buruşturdu. Gözlerini hafifçe araladığında karşısında gördüğü bir çift mavilikle gözlerini bir kaç kez kırpıştırdı. Ölmüştü sanırım, fakat neden cennete gitmişti bilemedi.

"Sonunda.." diyen adamla yerinde dikleşmeye çalıştı. Vücuduna giren ağrıyla inleyip geri yastığa düşürmüştü kafasını. Yattığı yerden etrafa bakma fırsatı bulduğunda evinde olduğunu fark etti. Derin bir nefesi dışarı verip yanına, yere oturup kendisini pür dikkat izleyen çocuğa döndü. Gözlerinin hafif sulu ve kızarık olduğu fark ederken kaşları çatıldı. Sağ elini onun yüzüne çıkarıp gözünün altını okşadı. Neden bilmiyordu fakat kendisi için ağladığını düşünmüştü. Mavi gözlü çocuğun bakışları derinleşirken dudağının kenarı kıvrıldı.

Yanağındaki elin üzerine kendisininkini de koyup yavaşca okşadı ve ellerini birleştirerek kucağına indirdi. "Kim yaptı bunu, arkadaşlarına sordum ama söylemediler." dediğinde iç çekti. Gerçeği nasıl söylesindi şimdi? Aklında dönen yalanlardan birinde karar kılıp "Markete gidiyordum, kavga eden birileri vardı arada kaynadım." dediğinde karşısındaki çocuğun kaşları çatıldı. "Polise gidelim." diye söylendi. Sertçe yutkunurken "Olmaz, boşver iyiyim zaten." diyerek onu geçiştirdi. Israr etmek için aralanan dudaklarla beraber "Cidden iyiyim Doyoung." dedi.

Parmaklarının arasına dolanmış elini daha da sıktıktan sonra bırakarak ayağa kalktı. "Doktor getirdiler, bir şeyler yaptı ama anlamadım." dediğinde kaşları çatıldı. Muhtamelen bahsettiği kişi Taeyong'du. Aralarından biri yaralandığında genelde ya kendisi ya da o bakardı tüm gruba. "Pansuman yapılması gerekiyormuş, yatmadan önce ben yaparım." diyerek gülümsedi ve ayaklarının ucundaki boşluğa oturdu.

Dalgın bir şekilde karşısındaki televizyonu izleyen adamı incelemeye başladı. Üzerinde kendisine ait, fakat ona bol gelen kıyafetleri vardı. Bedeni çökmüşe benziyordu, yorgundu. Bakışlarında herhangi bir duygu belirtisi bulamadığında oturduğu yerde doğruldu. Bacağına giren sancıyla yüzünü buruştururken sırtını koltuğun başına yasladı. Dalgın bakışlar ona dönüp "Acıyor mu?" diye sorduğunda kafasını iki yana salladı. Sancıyordu fakat genel olarak o kısmı hissetmiyordu.

Kafasını diğer tarafa çevirip "Bir ölemedim gitti." diye söylendiğinde "Ne?" diyen sesle geri o tarafa dönmüştü. Anlamsız bakışlarla kendisini süzen adama "Yok bir şey." diyerek dudağını dişledi. Dişlediği yere bir sızı girdiğinde tekrar suratını buruşturdu ve ofladı. Patlayan dudağını tamamen aklından çıkardığı için kendisine kızmıştı. "Ne oldu diyerek yerinden kalkıp yanına gelen çocuğa baktı. Bugün birkaç darbe aldığı çenesine nazikçe dokunup kendisine çevirdi ve suratını incelemeye başladı.

Gözleri tüm suratında bir tur attıktan sonra dudaklarında takılı kaldı. Kızarmış dudaklarına bir süre baktığında yerinde kıpırdandı. Gözlerini tekrar buluşturduğunda yutkunmuştu. Yüzlerinin yakın olması nefesini düzensizleştirirken "Bir şey yapabilir miyim." diye fısıldayan, nefesini dudaklarında hissettiği çocukla kalbi hızlanmaya başladığında kafasını onaylar anlamda salladı. "Ama kızmayacaksın?" dediğinde cevap vermek için aralanan dudaklarının üzerinde bir baskı hissetti. Şokla aralanan gözleriyle, gözlerini kapatmış çocuğa bakakaldı. Dudaklarının üzerinde hareketsizce bekleyen dudaklar kalbini daha da hızlanırırken gözlerini kapatıp ilk adımı kendisi attı.

Alt dudağını kendi dudaklarının arasına sıkıştırıp emerken bir karşılık alamadığında dişleriyle ısırarak hafifçe çekti. Kendisine gelen çocuk koltuktan destek alarak o'na biraz daha yaklaşıp alt dudağına gördüğü muamelenin aynısını karşısındaki adamın üst dudağına yaptı. Yaralanmış dudaklarının acısına rağmen aldığı tad onu sakinleştirmişti. Elini ayaktaki çocuğun ensesine atıp kendine bastırdığında boğuk bir inleme kazandı. Öpüşmelerinin sertleşmesiyle beraber geçiş izni alarak dilini aralanan kiraz rengi dudakların arasına soktu. Canının acımasını umursamadan, birbirine dolanan dilleriyle yerinde biraz daha doğrulmaya çalıştı.

Omzundan hafifçe ittirilerek dudakları ayrıldığında nefes nefese kalmış bedenin gözlerine baktı. Gözünden geçen farklı duyguları sezerken yutkunup ensesindeki elleri geri çekti. Pişman olması gerekirken bu kadar rahat hissetmesinin normal olup olmadığını düşünüyordu. Kendisine eğilen beden doğrulup etrafa bakmaya başlarken.  "Geçti mi?" diye sorduğunda anlamsızca ona baktı. Boğazını temizleyip kumral saçlarının arasından elini geçirirken anlamsız bakışlara doğru "Dudağının... acısı geçti mi." dediğinde hâlâ anlamsız gelmesine rağmen hızla kafasını salladı. Onay aldıktan sonra ondan uzağa oturup hiçbir şey olmamış gibi davranan çocukla, kendiside öyle yapma kararı aldı.

Az önce çıkacakmış gibi atan kalbi az olsun yavaşladığında anı sorgulamak istemedi. Sorgularsa işin içinden çıkamazdı, biliyordu. Düşünceleri peşini bırakmaz hep boğardı onu. Düşünmeyi bırakıp, bırakmaya çalışıp az önce aldığı en güzel tadı tekrar hissetmek için dudaklarını yaladı. Daha sonra televizyona dönerek, arada bir bakışlarını oturan çocuğa kaydırarak oynayan şeyi izlemeye çalıştı.

VETERİNER - bxbWhere stories live. Discover now