3

1.1K 144 47
                                    

5 YIL SONRA

Taehyung zindanda ona hazırlanan odada sakince oturuyordu. O günün ardından yaklaşık 132 askeri öldürmüştü. Gözlerine bakanlar yaklaşık bir dakika sonra kalp krizi geçiriyor ve yine gözlerinin önünde ölüyordu. Taehyung tamamen çökmüştü, artık sadece namusundan değil katil olmanın verdiği azaptan dolayı da her geçen gün daha da ölüyor gibi hissettiriyordu. 

"Kim Taehyung," Yaklaşık 5 yıldır her haftasonu duyduğu sesi tekrar duyduğunda Taehyung kafasını elleri arasına almıştı. Kraliçe Jeon o büyüyü yaptıktan sonra her haftasonu buraya gelip parmaklıkların ardından Taehyung'a derdini, hayatını ve pişmanlıklarını anlatıyordu. Ama bugün bir şeyler farklıydı. 

"Taehyung ben..." Sesi her zamankinin aksine çok aciz çıkıyordu. "Az önce 13 yaşındaki bir kızı öldürdüm." Taehyung küçük elinin yumruklarını sıkıp, örtünün altından gözlerini sımsıkı kapatmıştı. İçerden duyduğu çığlıkların nedenini bilse de başka bir şeye yormak istemişti. Ama düşündüğü şey gerçekten yaşanmış olmalıydı.

"Neden?" Sakin kalmaya çalışsa da susamamıştı. "Neden yapıyorsun bunu?! Kocan olacak kralın nasıl biri olduğunu bilmiyor musun? Tüm suçun onda olduğunu bilmiyor musun?!" O kız için akan yaşları gözlerinin üstündeki kumaşı da ıslatmıştı. 

"Zorundayım, eğer onları öldürmezsem kralın nasıl biri olduğu yayılır Taehyung! Bir kraliçenin tek varlığı kraldır. Eğer onun nasıl biri ortaya çıkarsa ben...ben çok pimanı-" Taehyung yumruklarını öylesine sıkıyordu ki parmak boğumları beyazlamıştı. Şu an gözlerindeki şeyi çıkarıp baksa da büyü nedensiz bir şekilde kraliçeye ve krala işlemiyordu. Bunu defalarca denemişti ama kraliçe bile bunun nedenini bilmiyordu. Taehyung kraliçenin sözünü kesti. 

"Pişman falan değilsin sen! Timsah gözyaşları döküp duruyorsun! Kendini kandırmayı kes! Sen sadece kalbinin olduğuna inanmak istiyorsun! Sahtekarın tekisi-"

Odanın kapısı açılırken sesli gıcırtı Taehyung'un sözünü kesmişti. Kraliçe Seo hızla gözlerindeki yaşları silerken aklına yeni gelen şeyle ayaklanmıştı. Taehyung sadece ayak sesleri duyuyordu. Ne kraliçe ne içeri giren kişi sesini çıkarmıyordu.

"Gözlerimi açabilir miyim?" Taehyung bu soruyu kraliçeye sorarken az önceki gür nefret dolu sesinin aksine kedi mırlaması gibi yumuşak çıkmıştı. Çünkü bu soru onun için 'içeri giren kişi kral mı?' anlamına geliyordu. Kraliçe resmen dilini yutmuştu. Taehyung da bu sessizlikten rahatsız olup siyah göz bandını yavaşça çıkarmış ve gelen kişinin ayakkabılarına odaklanmıştı. Yüzüne bakmayacaktı elbette, sadece kim olduğunu anlamaya çalışıyordu. Kraliçe Taehyung'un bandı çıkardığını görünce aniden gelen kişinin önüne geçmişti. BuTaehyung'un kaşlarını çatmasına neden oldu. Gelen kişi kral değildi, öyleyse Seo kimi böylesine koruyordu?

"Derhal maskeni tak!" Taehyung duyduğu gür sesle kafasını sallamış ve bandajı geri kapatmıştı. Daha fazla itaat etmek istemese de artık insan öldürmek istemiyordu.

"Kim Taehyung?" Taehyung ilk kez duyduğu gür sesle yerinde dikleşip kafasını salladı. Parmaklıklar aylar sonra ilk kez açılırken Taehyung heyecanla, görmeyeceğini bile bile, kafasını kapıya uzattı.

"Ben birkaç ay burada olamayacağım ve p-prens Jung-Jungkook seninle tanışmak istedi. Benim yerime buraya gelecek. Sakın gözünü açmaya cüret etme, sana iyi davrandığım için, yalnız kalma diye yapıyorum bunu.  5 yılın getirdiği nezaket sadece." Seo Taehyung'un kulağına fısıldayıp geri çekildi ve Jeon Jungkook'un içeri girmesini bekledi. Jungkook'un yavaş adım sesleri sessiz ortamı daha da gererken Taehyung korkudan dudağını ısırmıştı. Kral Jeon'un kardeşi, kim bilir ona neler yapacaktı.

Medusa | TKWhere stories live. Discover now