6

839 92 26
                                    

4 Ay Sonra

Taehyung ve Jungkook birlikte geçirdikleri 4 ay içerisinde her gece buluşmuş ve birlikte delicesine içmiş, sohbet etmiş, dokunmuş, sarılmış, kendileri bile farkında olmadan birbirlerine deli gibi bağlanmışlardı. Birlikte uyuyor, arada kaçamaklar yapıp sarayda geziniyorlardı. Evet, Tae Jungkook sayesinde kendisini bulmuştu.  

Taehyung yüzüne çarpan hafif ışıkla gözlerini araladı. Prensin küçük küçük çıkan sakallarının yer edindiği çenesi gözüne çarptığında yüzünde tebessüm oluştu ve parmaklarını Jungkook'u uyandırmamaya dikkat ederek sakallarında dolaştırdı. İkisi de arasındaki şeylerin normal arkadaş seviyesinde olmadığının farkındaydı. Lakin ikisi de bunu diyecek gücü kendilerinde bulamıyordu.

Bundan yaklaşık bir ay önce Jungkook Taehyung'a bandajları sırayla takabileceklerini, bu sayede Taehyung'un da kendisini izleyebileceğini teklif edince Taehyung anında bu teklifi kabul etmişti. 

"Uyandın mı?" Jungkook boğuk sesiyle mırıldandığında Taehyung onaylar şekilde mırıldanmıştı.

"Bu şeyin içinde nasıl yaşayabiliyorsun? Yüzünü görmek istiyorum~" Taehyung kendisine yaklaşan Jungkook'un yüzünü gülerek ittirmişti. Jungkook yalandan dudak büzerken Taehyung çoktan ayaklanmıştı.

"Bugün senin sırandı ama neyse ki şanslısın!" Jungkook tek eliyle saçlarını karıştırırken Taehyung ona bakarak kalbini huzura kavuşturmakla meşguldü, bu yüzden dili tutulmuş az önce konuştuğunu dahi unutmuştu.

"Nedenmiş güzelim." Taehyung ona edilen hitapla karnındaki kelebeklerin kanat çırpışlarını en derininde hissetti. Birçok kişinin ona ithaf ettiği bu kelime, bir tek onun dudaklarına yakışıyordu.

Taehyung da en az Jungkook kadar uzaktı bu duygulara, bu yüzden yalnızca arkadaşına olan sevgisi olarak düşündü içindeki kelebekleri.

"Zindana inmem gerek ve senin artık işinin başına geçmen gerek öyle değil mi? Prenssin sen." Jungkook mayışmış bir şekilde onay vermiş ve ayağa kalkmıştı. 

"Gözlerini kapat küçüğüm." Taehyung anında gözlerini kapatırken kızaran yanaklarını saklamak istiyordu. Jungkook fazla yakındı. 

Oysa ki Jungkook uyku mahmurluğuyla ne denli yaklaştığını fark edememiş bandajı Taehyung'un gözlerine örterek sıkıca bağlamıştı. Ardından elinden tutarak onu zindana kadar götürmüş, kimse fark etmeden yerine yerleştirmişti. Gitmeden önce de son kez Taehyung'la kalmak istediğini ama işlerini gerçekten çok aksattığını söyleyerek iki yumuşak yanağından öpücük çalmış ve Taehyung'un saatlerce kalp çırpıntısı yaşamasına neden olmuştu.

O gün oldukça sıradan geçmişti, en azından Taehyung için. Jungkook işlerinden dolayı birkaç gün gelememişti. Taehyung not bırakacak vakti bile olmadığını düşünüyordu bu yüzden anlayışla karşılayıp herhangi bir kırgınlık duymamıştı Jungkook'a karşı. Ancak 5 ay önce sesini duyduğu askerler tekrardan kapının önünden konuşarak yürüdüklerinde kendisini onları dinlerken bulmuştu. 

"Barışı nasıl imzaladıklarını duydun mu?" Genç olan kahkaha atarken gür sesli adam bir süreliğine sessiz kalmıştı.

"Bunun doğru olduğunu düşünmüyorum. Prens Jeon'un üzerine çok gidiyorlar." Gür sesi hüzünlü bir hal almıştı şimdi. Ancak yanındaki genç, kesinlikle ne çenesini ne de düşüncülerinin terbiyesini kontrol edebilen bir ahlaksızdı.

"Karşı tarafın hatununu görünce başka bir kılıcı çıkarmıştır belki de." Taehyung kaşlarını çattı. Ne kadar saygısız bir üsluptu! Kesinlikle Prens Jeon bu konuşulanları duysa buradan sağ çıkamazlardı!

"Terbiyeni takın! Biri duyarsa işin biter!" Bunun üzerine ikisi de sessiz kalmıştı.

 Taehyung bu sessizlikten rahatsız olmuştu. Gidip gitmediklerinden emin olmak için kafasını kaldırmıştı ki genç adamla göz göze geldi. İçinden defalarca küfür ederek gözlerini yummuş ve bu saliselik bakışmadan herhangi bir şey olmasın diye dua etmişti. Lakin kapının önünden gelen haykırmayla tüm bedeni titremiş ve gözlerinden akan tuzlu yaşlar yeri ıslatmıştı, durumu imkanı varmış gibi daha da zorlaştırmıştı. 

Göz göze geldiği genç adam kalbini tutarak yere düşerken Taehyung da ondan farksızdı. Gür sesli adam sürekli genç adamın ismini seslenip onu kendine getirmeye çalışsa da Medusa'nın zehri kalbine ilişmişti çoktan. Taehyung nefes alamıyordu, o da krize girmişti. Son öldürdüğü adamda olduğu gibi yine ne bedenine ne başka bir şeye hakim olabiliyordu.

Taehyung deli gibi titriyor, elleri saçlarını çekiştirirken ufak pencereden gördüğü gökyüzü gözleri etrafta delicesine dönüp duruyor, gözyaşları akmak için hazırda bekliyordu. "133..." Defalarca kez fısıldadı bu sayıyı. Arkada çoktan ruhunu Medusa'nın lanetine teslim eden genç çocuk, onun öldürdüğü 133. askerdi. 133 aileye yas düşürmüştü. Vicdanı tırnaklarını çıkarmış içindeki her bir hücreyi çiziyordu şimdi. 

"Yardım edin! Asker Yeon'a bir şey ol-oldu! Yalvarırım yardım edin!" Taehyung transa geçerken son duyduğu cümlelerdi bunlar. Ardından saraydaki hekimler oraya toplanmış, durumu anlayınca hüzünlü gözlerle ağlayan adama bakmışlardı.

"Askeri kaybettik, ruhu şad olsun."  

Yıllar önce bahsedilen lanet geldi aklına,

Taehyung içinden geçirdi;

  Hayır, yanılıyorsunuz Kraliçe Seo. Benim lanetim sevilmemek değil, sevilen insanların hanına yas düşürmek. Lanetimi bile kendime saklayamıyorum ben, içten içe kahrolurken bile başkalarına acı çektiriyorum. Ben artık kaç yaşımda olduğumu, öldürdüğüm adamlar üzerinden sayıyorum. Bedenim bugün 21 yaşına girdi, peki ben kaç yaşında öleceğim Tanrım? Ne zaman dinecek acım?

-

dil okuyalim fizikten kurtulalim dedik programa 3 saat fizik koymuslar zort

Ama yinede siz siz olun dil secin gerci ortam falan olur sanmıstım ben o yuzden sectim ortam da olmadı amınakodumun ilkokul seviyesindeki ucuz erkekleri ve kizlari nefret ediyorum boyle siniftan 

ama siz yine de dil secin 😘🤗😛

hadi ben kactım yarın biyoloji sinavim var 😖😞😟

~𝘰𝘱𝘩𝘦𝘭𝘪𝘢

Medusa | TKDonde viven las historias. Descúbrelo ahora