11

1.7K 130 23
                                    

Taehyung

Sabah kalktığımda başımda son ayar bas sesi varmış gibiydi. Öyle bir zonklama vardı yani.

Kafam biraz yerine geldiği zaman, anca yerde Jungkookun kapısının önünde yattığımı farketmiştim. Her yerim tutulmuş ve üşümüştüm. Şuan neden burada olduğumu sonra düşünürdüm.

Yerden kalkıp, başımı ovdum. Yerden zorlukla kalkıp, duvara tutunarak banyoya geldim. Saçlarım darmadağındı. Aynı beynim gibi. Kesik kesik anılar hatırlıyordu aklıma. Heralde rüyaydı gördüklerim. Neyse.

Yüzümü yıkayıp odama geçtim. Jungkook odada yoktu? Sanırım okula gitmişti. Ama gerçi çantası yerdeydi. Kaşlarımı çatıp odadan çıktım. Onun odasının önüne geldim. Kapıyı açmaya çalıştığımda kilitli olduğunu görmüştüm.

"Kook?"

Cevap gelmemişti.

"Kookie? Içeride misin?"

Yine ses gelmeyince meraklanmaya başlamıştım.

"Jungkook! Ses ver nolur!"

"G-git hyung."

"Kook? Güzelim neyden korkuyorsun? Neden kilitledin kapıyı he?"

"S-s-senden korkuyorum..."

"Benden mi? Ben ne yaptım sana Jungkook? Bilmeden kalbini mi kırdım? Zarar mi verdim yoksa sana?"

Içeriden ağlamasını işitince endişem ve merakım da artmıştı.

"Bebeğim nolursun söyle. Söyle ki sana kendimi affettirebileyim. "

"K-k-korkuyorum. Ç-çok korkuyorum..."

"Sana bir şey mi yaptım Kook! Bir şey mi dedim yoksa? Nolursun söyle."

"Y-yapacaktın... Sende onun gibi yapacaktın bana... s-sende canımı yakacaktın."

Her cümlesinde hıçkırarak ağlıyordu. Birşey yapacakmışım demek ona. Ama Ne! Ben niye hiçbir bok hatırlayamıyorum?!

"J-jungkook. B-ben hiçbirşey hatırlamıyorum. Dün...Biraz içeyim dedim ama fazla kaçırmışım bitanem. Yoksa ben sana hiç öyle birşey yapar mıyım bitanem? Ben seni çok seviyorum. Herşeyimsin sen benim. B-ben... ben çok özür dilerim. N-nolur acta konuşalım. Söz köşede duracağım ben. Sana asla dokunmayacağım. Yalvarırım açta affettireyim kendimi miniğim..."

"Hayır! hayır istemiyorum! Git! Yalnız kalmak istiyorum!"

Ağlaması gitgide siddetleniyordu.

"Tamam tamam gidiyorum. Ben aşağıdayım tamam mı? Sana yemek yapacağım. Kapına koyarım sonra ben uzaklaşırım olur mu Kookie?"

"ISTEMIYORUM!"

Çok fazla ağlıyordu. Kriz geçirdiğini düşünüp endişelenmeye başladım.

"Tamam tamam. Gidiyorum ben tamam mı? Seni rahatsız etmeyeceğim. Rahatlaman ici bir süre seni rahatsız etmeyeceğim."

Bir şey demeyince kalkıp aşağı indim. Koltuğa kendimi atıp dün neler olduğunu hatırlamaya çalıştım. Anılar kesik kesikti. Ama tek hatırladığım, Jungkookun kucağımda gitmek için yalvarmasıydı.

"Kahretsin..."

Onu şey için zorlamış mıydım yoksa? Oysa içimde asla ona karşı o tür bir arzu yoktu hiç. Olsa bile ona asla o pedofilinin yaptığı gibi zorlamam. Onun canını yakacak birşey yapmam asla.

"Kahretsin..."

Ben kendime kızarken bir yandan da ne bok yiyeceğimi düşünüyordum. O odasında ağlıyordu hala kesin. Benim yüzümden ağlıyordu. Ben ağlatmıştım onu.

Kendime olan sinirim artmıştı. Ayağa kalkıp sağ sola yürüdüm. Ellerimi saçlarıma daldırıp çekiştirdim. Kendime çok ama çok kızdım. Ona yapılan bir pisliği yapacaktım. Onu o pislikten kurtarırken aynı şeyi bende ona yapacaktım.

Bu gerçek beni yerle bir ediyordu. Resmen ona kabusunu yaşayacaktım. Hemde daha yeni yeni yakınlaşmaya başlamışken.

Tanrım...cidden çok aptalım.

(Şimdi burada bir açıklık getirem. Tae Jungkooka sapıkça değil masum anlamda sarılıp o şeyleri demişti. Ama Jungkook onu yanlış anladı. Taede yaptıklarını hatırlayınca o da öyle bişey yaptığını sanıyor. Yanı ortada yanlış anlaşılma var.)

Jungkookun karnının acıktığına emindim. O yüzden mutfağa geçip onun için bir kahvaltı hazırladım. Kremler yapıp üzerine de çikolata ile 'beni affet' yazdım. Belki çocukça ve saçmaydı ama o da bir çocuktu yani?
Portakal suyu da sıkıp yaptıklarımı tepsiye koydum. Odaya çıkıp kapıyı tıkladım.

"Kook."

Cevap vermemişti.

"Kapının önüne kahvaltını bıraktım. Ben şimdi aşağı ineceğim. 'ye lütfen olur mu?"

Konuşmamıştı ama burun çekiş sesleri geliyordu.

"Koydum yere tamam mı? Ben şimdi gidiyorum. "

Aşağı indiğim zaman odanın açılma sesini gelmesini bekledim. Biraz sonra odanın kapısının açılma sesini duyunca mutlu olmuştum. Kapı geri kapanınca mersivenleri başından Jungkookun odasına baktım. Tepsi yoktu. Gülümseyip tekrar aşağı indim. Kendi kreplerimi de rahatlıkla yiyebilirsin artık.

...
Taehyung

Jungkook tam bir gün boyunca odasından çıkmamıştı. Ara ara kapısına gelip, iyi mi diye kontrol edip geri aşağı iniyordum.

Ben yine salonda bilgisayardan işlerimi hallederken yukarıda ki odanın kapısının açılma sesini duyunca kafamı merdivenlere cevirdim.

Jungkook sessizce merdivenlerden inip, etrafa bakındı. Benimle göz göze gelince yüzünde büyük bir gerilme görmüştüm. Ona hafifçe tebessüm edip bilgisayarı kenara bıraktım.

"Acıktın mı?"

Başımı başta sallayacakken hemen iki yana sallamıştı. İç çekip yanımda ki boşluğa vurdum.

"Gel hadi konuşalım biraz."

Yutkunup yavaş adımlarla yanıma geldi. Koltuğun diğer tarafında ki ucunda oturuyordu. Onu daha fazla korkutmamak için nasıl rahat ediyorsa onu yapmasına izin verdim.

"Bak Jungkook. Ben...sana asla öyle şeyler yapmam biliyorsun. Bu zamana kadar yapmadım. Bundan sonrasında da sen istemedikçe asla sana o şekilde yaklaşmam. Seni çok seviyorum ben bebeğim. O gün...neden yaptığımı bilmiyorum. Sadece birgunlugunr içmek istedim ama böyle bir şey yapacağımı hiç düşünmezdim. Lütfen affet beni. Bir daha asla böyle bir şey olmayacak sana söz veriyorum. "

"Ben... korkuyorum hyung. B-bende seni seviyorum ama çok korkuyorum. "

"Biliyorum bitanem çok korkuyorsun ama yemin ederim bir daha ne içeceğim ne de seni korkutacak bir hareket yapacağım."

"Peki..."

"Şimdiiii hadi git üzerini değiştir. Seni yemeğe çıkaracağım. "

"Peki hyung."

"Aish...Bana hyung deme. Kendimi yaşlı hissettiriyor artık."

"Eh. Biraz yaşlı olduğun doğru."

"Bak sen şu velede! Oraya gelirsem seni hıçkırana kadar gıdıklarım ona göre."

"Tamam tamam sustum."

Gülüp odaya çıkmıştı. İşte şimdi içim rahattı. Tekrar iyiydik. Daha iyi olacaktık.

Prisoner ~ Taekook✔Where stories live. Discover now