VIII

925 114 12
                                    

'Bence o elmayı denemelisiniz.'

Taehyung, cennetin kapısından, yüzünden eksik olmayan kibirli sırıtışı ile konuştu. Karşısında ne yapacağını bilemeyip ona şaşkın şaşkın bakan iki tane insanoğlu vardı.

'Isırın hadi.'

Neler olduğunu görmesine vakit kalmadan kolundan çekildiğini hissetmişti. Nerede olsa tanıyacağı kokuyu burnunda hissettiğinde ağlamak isterken dışarıya yansıttığı tek tepki gözlerini devirmesiydi.

'Ne yaptığını zannediyorsun?'

Taehyung alayla cevaplamıştı. Karşısında bu güzel meleği görmeyi beklemiyordu fakat gardını indiremezdi. Onu alt eden de bu meleğin ta kendisiydi.

'Senin benimle konuşman günah falan değil mi?'

Jungkook ise onu iyice uzaklaştırmış, ardından elini çekmişti.

'Asıl senin cennete yaklaşman günah. Cehennemden neden çıktın?'

'Bir gezinti yapayım dedim.'

Taehyung, siyah kanatlarını dışarı çıkarmış ve gitmeye hazırlanmıştı. Jungkook ise onu izliyordu, kanatlarını siyah görmeye alışkın değildi, afallamıştı bu yüzden. Taehyung gitmeye yeltendiğinde ise içgüdüsel olarak hızlıca bileğini tuttu. Hiçbir şey dememişti.

Taehyung ise şaşırarak ona dönmüştü.

'Ne diye durduruyorsun beni?'

Hızla atan kalbini sakinleştirmeye çalıştı. Sırıl sıklam aşık olduğu meleğin ona ufak bir teması bile bütün dünyasını yerle yeksan ediyordu.

'Bunu vermek için.' diyip Taehyung'un avucuna narin bir çiçek bırakmıştı Jungkook. İkisinin çiçeğini, yıldız çiçeğini.

Taehyung avuçlarının arasındaki çiçeğe bakarken gözlerinin dolmasına engel olamamıştı. Fakat onun karşısında güçsüz kalmak, en son istediği şeydi. Çiçeği avucunun içinde ezdi ve yanarak küle dönüşmesini sağladı.

Arkasını dönüp hızla uzaklaşmıştı. Arkasında duyguları gittikçe karmaşıklaşan ve onu çıkmaza sürükleyen bir melek bıraktığını bilmeden.

god's son // taekook Where stories live. Discover now