》"her anlamda"

840 64 29
                                    

Uçaktan indiğimizde, öncesinde kahvaltı yapmak için meşhur bir restorana gitmiş, ardından ise çeşitli müze ve camileri gezmiştik.

Emir malı, Eray salağını bisikletle sürmeye çalışırken düşürmüş ve dizini kanatmıştı.
Buna iki gün boyunca gülebilirdim.

Sıradaki durağımız Kelebek Vadisi'ydi ve burayı birçok kez duymuştum. Açıkçası çok merak ediyordum çünkü kelebekler bana oldum olası hep özel gelmiştir. Kanat renkleri, zariflikleri, ince ve büyüleyici detayları özenli bir varlık olduğunun kanıtıydı.
Ve bu çok ilgi çekiciydi.

Bir rehber yardımıyla vadiyi gezerken, etrafta çeşitli çeşitli irili ufaklı bir sürü kelebek vardı.

Mest olmuş bir şekilde dalların üzerindeki kelebekleri incelerken, arkamda Emir belirmişti bir anda. Ona doğru dönerek süzdüğümde, gülümsemiş ve beni takip etmeye devam etmişti.
Ağacın üzerinde kamuflaj olan kelebeğe elimi uzattığımda, tam bana doğru hareketleneceği sırada Emir arkadan bana çarpmış ve sarsılmamla birlikte kelebek gözden kaybolmuştu.

"Emir ne yapıyorsun? Kelebek tam elime geliyordu!"
Ağacı işaret ederek konuşmuş ve tekrar ona dönmüştüm. Ama o beni dinlemeden hâlâ etrafta uçan kelebeklere doğru korku bürünmüş gözleriyle bakıyordu.

"Bana bak, yoksa sen korkuyor musun?"
Dediğim şeyle gözleri beni bulduğunda, bir kahkaha patlatmıştı.

"Kim? Ben mi? Güldürme lütfen. Kos koca adamım, minik kelebekten mi-"

"Ah tamam o zaman, omzundaki kelebeği dert etmeyeceğini biliyordum."
Gözleri aniden kocaman olduğunda, hızla kolumu tutarak silkmeye başlamıştı beni.

"Nerede? Al onu!"

İçim dışım bir olduğunda, elimin tersiyle yapıştırmıştım montunun üzerinden.
"Kelebek falan yok, şaka yaptım. Ne tırsak herifmişsin sen ya.. küçücük zararsız hayvandan korkulur mu?"

Yoluma devam ettiğimde, peşimden gelmiş ve koluma girerek etrafa bakmaya devam etmişti.
"Bu korku değil, bir fobi. Kanatlı hayvanlar oldum olası ilgimi çekmemiştir.."

Göz devirerek ellerimi cebime koymuş ve rehberi takip etmiştik.

"İsterseniz elinize alabilirsiniz."
Rehber bizimkilere elindeki kelebekle bakarken, ben Emir'den ayrılmış ve hızla yanlarına gelmiştim.

"Ben alabilirim.. yani kimse almıyorsa eğer."

Rehber bana doğru gülümsemiş ve avuçlarım arasına orta büyüklükte bir kelebeği bırakmıştı.
"Bu yetişkin galiba?"
Kanatlarına dokunurken sorduğumda, rehber beni reddederek cevaplamıştı.

"Hayır, o yeni doğdu. Uçmayı bilmedikleri için ele kolayca gelebiliyorlar. Yoksa durmazlardı."
Şaşkınlıkla kelebeğe geri döndüğümde, gülümsemiştim.

"Sen yeni mi doğdun bakalım?"

Kelebekle biraz daha ilgilendikten sonra, sıra en büyük olana gelmişti.
"Emir, acaba sen küçük oldukları için mi dokunamıyorsun bunlara? Büyükle mi denesen?"
Emir bana doğru dönüp inanamıyormuşçasına bir bakış atmış ve adımlarını hızlandırmıştı.

"O kadar Kelebek Vadisi'ne geldin, tek birine bile dokunmadan geri mi döneceksin?"
Ona yetişip kolumu omzuna attığımda, omuz silkmişti.

"Hadi ama.. o zaman taş kâğıt makas oynayalım ve kaybedersen en büyük olanı eline alacaksın. Tamam mı?"
Yüzüne doğru bakarak konuştuğumda, bana göz ucuyla bakmış ve elini sıkmam için uzatmıştı.

"Karşılığında o zaman peluş ceketini bir günlüğüne ben giyeceğim. Kabul mü?"

Dediği şeyle önce sinirlensem de, daha sonra gülümsemiş ve kafamla onaylamıştım. Ona olacağını mı sanıyordu? Aptal herif, omuzların benden geniş, nasıl içine girmeyi planlıyorsun?
"Kabul."

MasterChef | sefmirजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें