Bölüm 3: Telefon

1.2K 158 234
                                    


Keyifli okumalar.

_____

Bölüm 3: Telefon

Jungkook kafasını ellerinin arasına almış ve gözlerini kapatmıştı. Geçen her saniye aleyhine işlerken beklemek onu yavaşça boğan zehirli bir duman gibiydi. Çaresiz hissediyordu.

Saat 21.08'di. Salı gününün bitmesine birkaç saat kalmışken, işlenecek olan yeni cinayeti biliyor oluşu ve her an bu bilgiyi alacakmış gibi hissetmesi yüreğini ağzına getiriyor ve midesine krampların girmesine sebep oluyordu.

Bay Choi, Jungkook'a güveniyor ve bu dosyayı başarıyla sonuçlandırmak istiyordu. Jungkook sırtındaki yükün farkındaydı ve bu durum onu daha çok strese sokuyordu. İnsanların ondan beklentisi vardı. Jungkook artık her ne olursa olsun o Hayalet'i yakalamaya mecbur hissediyordu.

Tam da bundan dolayı o küpeyi gizlice almıştı. Şu an ise evindeki oturma odasının ortasına konumlandırımış ahşap masanın üzerindeki küpeyle bakışıyordu. Hem küpenin kendisinde kalması daha güvenliymiş gibi hissediyor, hem de küpedeki ipucunu bulacağını düşünüyordu.

Fakat öyle olmamıştı. Önündeki masada duran küçük siyah küpeye bakarken yenilgiyle omuzlarını düşürmüştü. Jin'in ve ekibin bulamadığı gibi Jungkook da bir şey bulamamıştı. Sıkıntıyla oturduğu yerden kalkıp pencerenin önüne geldiğinde kollarını göğsünde bağlayıp bir süre etrafı izleyerek düşünmüştü. Yine kafası patlayacakmış gibi hissediyor, işin içinden çıkamıyordu. Herkesin ona güvendiği gibi kendi de kendisine güveniyordu. Fakat işlerin yolunda gitmemesi öfkelenmesine sebep oluyordu. Başarısızlığı kabullenemezdi. Böyle bir düşüncenin aklından geçmesine izin bile vermiyordu.

Sıkıntıyla nefes verdikten sonra kendisine bir fincan kahve yaptı ve tekrardan eski yerine oturdu. Birkaç yudum aldıktan sonra zarftaki küçük iğneyi anımsatan şeyi çıkardı ve baş parmağı ile işaret parmağı arasına alarak gözlerinin hizasına getirdi. Kısık gözlerle incelerken aynı zamanda da parmaklarının arasında iğneyi yuvarlayarak hareket ettiriyordu.

Ve bir anda gözleri büyüdü. Heyecandan gözbebekleri titrerken parmaklarının arasındakini düşmemesi için daha sıkı tuttu. Elini masanın üzerinde duran küpeye heyecanla uzattı. Küpenin siyah kısmı, sanki bir tektaşın pırlantası gibi gümüş rengindeki yuvaya oturtulmuştu. Küpe bundan ibaretti. Gayet sade, dikkat çekmeyen ve düz. Küpede herhangi bir şeyi bulmak zordu. Hatta küpede herhangi bir şey olmayabilirdi bile.

Küpe ile iğne arasında bir bağlantı olabileceği düşüncesi kalbini hızlandırmaya yetmişti. Gözleri küpenin her bir noktasına dikkatle değerken ufak bir iğne girişi arıyordu. Fakat yoktu. Normal bir küpeydi. Öfkeyle küpeyi masaya bırakmak istediğinde küpe elinden masaya düştü. Siyah kısmı alta gelen küpenin kulak girişine denk gelecek olan uzun metali üstte kalmıştı. Bu durum Jungkook'un aklına yeni bir düşünceyi sokmuştu. Kaybettiği heyecana kısa bir süre içinde yeniden kavuştuğunda titreyen eliyle küpeyi tekrardan parmaklarının arasına aldı ve iğneyi küpenin siyah kısmının arkasındaki uzun metalin içine doğru yavaşça itti.

Çok ince, hafif bir klik sesiyle küpenin siyah kısmı yuvadan çıkmış, yukarı doğru itilmişti. Jungkook şaşkınca bir iki saniye bekledi. Gerçekten bunları yaşayıp yaşamadığını sorguladı.

Nefesini tutup yuvadan oynamış, hafif yukarıda duran siyah kısmı alıp masaya koymuştu. Siyah kısmın yokluğundan dolayı oluşan boşluğa baktı. Kalbi tekledi. Bir an nefes almayı unuttu. Yuvanın tam ortasında bir harf kazılıydı.

D.

Jungkook sahip olduğu ikinci harften sonra anladı ki Hayalet kendisiyle bu şekilde iletişime geçmeye devam edecekti. Belki de bu harfler Hayalet'i ifade eden bir şeyler de olabilirdi, ancak onu henüz yeterince tanımıyordu. Eğer onu ifade eden bir şeyse de bunu fark etmenin çok uzağındaydı. Fakat baş ağrısı hafiflemişti. İçindeki ufak alevlenmelere su serpilmiş, endişesi kabuğuna geri çekilmişti. Çünkü o, kendisiyle iletişime bir kez daha geçmişti. Ona bir şey anlatmak veya göstermek istiyordu. Bu yüzden iletişim kurmaya devam edecekti. Hatta Jungkook, bu iletişim şeklini anlayana kadar buna devam etmeliydi. Jungkook verdiği mesajı kavrayamasa bile o kavrattıracaktı. Çünkü bir kere adım atmıştı ve bu iletişimin sonunu getirmeliydi.

Ghost | TaekookWhere stories live. Discover now