2. BÖLÜM: KEDİ

2K 232 268
                                    

 Selam gençler ve kendini genç hissedenler! Diğer bölümlerime nazaran daha uzun bir bölüm ile sizlerleyim. Bölüm bitimi sonrasında sizden birkaç şey isteyeceğim. Keyifli okumalar;)

-----------------------------------

  ''Hadi kızım! Uyan, işim gücüm var!''

 Gözlerimi, İbrahim'in berbat sesine eşlik eden kapı tıklatma sesiyle açtım. Gördüğüm ilk şey yüzüme gömdüğüm siyah yastığımdı. Onu yüzümden çekip doğruldum ve banyoya yöneldim. Duş almadığım bir gün yoktur herhalde. 

 Yaklaşık yarım saat sonra banyomdan çıktım ve bugün gideceğim okulun formasını giydim. Aynaya bakınca göze çarpan ilk şey dümdüz siyah saçlarımdı. Belimin bir karış yukarısındaki aşırı düz saçlarımı çok sıkı olmayan bir topuzla düzene soktum. Saçlarımın siyahlığının aksine tenim fazla beyazdı. Gözlerim ise siyaha yakın bir kahveydi. 

 Kendimi aynadan alıp boynuma birkaç fıs parfüm sıktım. Tekli kanepenin üzerinden siyah, üzerinde büyük harflerle '' GRL PWR'' yazan çantamı aldım. Son anda koluma akıllı saatimi de takmayı unutmadım. 

 Odamdan çıktığımda İbrahim'i göremedim. Bu çocuk fazla dengesiz. Herhangi bir işi çıktığını varsayarak 5 yaşımdan beri özel şoförüm olan Erdem'in kullandığı arabaya bindim. 

 Yaklaşık 12 senedir benim asık suratım ve ters cevaplarımdan dolayı benimle pek diyaloğa girmezdi. Nereye gideceğimi sordu nazikçe. Ben de ona soğuk sesimle,  ''BAYER Koleji'' dedim.

 İstanbul trafiğinden dolayı 50 dakikada nihayet okula varabildik. Hemen hemen herkes bahçedeydi. Birkaç saniye sonra çalan okul zili ile beraber öğrenciler oyalana oyalana içeri girdiler. Ben herkesin girmesini bekledim.  Herkes girince ise okulun merdivenlerini çıktım. 

 Tam dış kapının eşiğindeyken gerizekalının biri -9'lardan biri olduğunu düşünüyorum- kapıdan hayvan gibi çıkarken bana çarptı. Çığlıklar eşliğinde arkaya doğru sendelerken arkadan birisi beni kollarımın altından tuttu. Merdivenlerden yuvarlanıp beni hastanelik olmaktan kurtardığı için tabii ki de ona, ''Teşekkürler! Hayatımı kurtaran beyaz atlı, yakışıklı, kumral prensim!'' filan demedim. Çünkü dün de kendisi bana çarpmıştı ve birisi bana çarptığında onun da beni kurtarma borcu oluşmuştu. İç sesim hızlıca onun borcunu sildi. 

 Ellerimi kaldırıp aramızdaki teması ortadan kaldırdım ve suratına baktım bir saniyeliğine. Bu çocukta sırıtma hastalığı gibi bir şey var herhalde. Sürekli at gibi sırıtıyor! Ve tabi ki ona tekrar arkamı dönmezden önce ''Yine mi sen?''  demeyi de unutmamıştım. 

 Son sınıfların olduğu kata ulaştım. Sınıfa girince hocanın henüz gelmemiş olduğunu ve herkesin yanındaki veya arkasındakiyle konuştuğunu gördüm. Onlara kasıtlı olarak bakmamıştım. Kendime yer arıyordum sadece. Ardından kulaklarıma genç bir erkek sesi ilişti. 

  ''Boş burası.'' Sesin sahibine bakmadan sondan ikinci sıradaki bir kızın yanına oturdum. Yanına oturduğum kız sağ omzumu dürtünce göz ucuyla baktım. Ama böyle bakınca yüzü pek görünmüyordu. 

  ''Şeyyy... Başka bir yere otursan olmaz mı?'' diye aşırı ince ve nazik ses tonu ile sorunca bakışlarımı ondan aldım ve telefonuma verdim.

  ''Hayır.'' dedim kesin bir dille.

 Kısa süren bir sessizliğin ardından adımı sordu.

  ''Tuana.'' dedim ona bakmayarak. 

  ''Belma ben de.'' ona baktığımda bana uzatmış olduğu elini gördüm. Bakışlarımı biraz yukarıya taşıyınca ufak bir şok yaşadım. Evet. Gerizekalı ben. Kızı bir an için şarkıcı olan Angele sandım. Kendimden utanıyorum resmen. Dalgalı uzun sarı saçlarını çok da yandan olmayacak şekilde ikiye ayırmıştı. Açık kahve gözlerini çevreleyen siyah kirpikleri onu cidden güzel gösteriyordu. Normal kalınlıktaki şeftali pembesi dudakları en samimi gülümsemesini yüzüne yerleştirmişti. 

AVUKAT KIZIOnde histórias criam vida. Descubra agora