chapter twenty four: i can't count the days just to let you go

587 51 80
                                    



I can't count the days just to let you go

「I can't count the days just to let you go 」

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.




"Neredeydin?!"

Yanından geçip odasına ilerledim. "Çok mu özledin?" dedim alayla.

Kolumu tutup beni kendine çevirdiğinde sinirli yeşiller mavilerimle buluştu. "Louis." dedi sertçe. "Efendim?" diye yanıtladım. Kolumu daha fazla sıktı ve beni kendine yaklaştırdı. "Senin ne işin var onlarla? Nereye gittiniz?"

"Geldim işte." Diyip kolumu kurtarmaya çalıştım. Parmakları o kadar sıkıydı ki iz kaldığından emindim. "Bu saçma tavırların sebebi ne?" dedi kelimeleri bastırarak.

"Sinirlenmen hoşuma gidiyor." Kolumu yavaşça bıraktı. Gözleri hala benimkilerin üzerindeydi. Bir süre daha koridorun ortasında birbirimize baktıktan sonra sırıtarak arkamı döndüm. Odasına ilerlerken peşimden geliyordu.

Yatağının önüne geldiğimde pantolonun düğmesini açtım. Arkamdaki bedeni hissettim. Kollarını etrafıma sardı , bana bırakmadan fermuarı kendisi indirdi. Dokunuşları daha nazikti. "Neredeydin?" diye tekrarladı ve dudaklarını boynuma yöneltti. Öpücükler ve küçük ısırıklar bırakırken yüzümde bir gülümseme oluştu. "Sana bir şey göstereceğim." diye fısıldadım. Duraksayıp başını boynumdan kaldırdı.

"Ne?"

Hızla ona dönüp sırtını yatağa doğru çevirdim. Onu sertçe iterek yatağa düşürdüğümde peşinden aynı hızla kucağına yerleştim. Şaşırmış , yine de halinden memnun gözüküyordu. Dizlerimi iki yanına koyarak oturur bir pozisyona geçtim. Pantolonu hafifçe aşağı çektiğimde gözü hemen o bölgeye kaydı. Kaşları çatıldı , ellerimi çekmemi sağlayıp pantolonu kendi indirdi. Gergince dudaklarımı dişlerken onun parmakları tenimi yakarak üzerinde dolaşmaya başladı.

"Bu.." dedi boğuk sesiyle.

"Ay sarmaşığı." diye onayladığımda gözleri bana döndü. Yeniden dövmeye bakması uzun sürmedi. Pantolonu dizime kadar indirdikten sonra parmakları boxerımın lastiğini buldu. Nazikçe boxerı da aşağı çekiştirdi ve dövmeyi tamamen gözler önüne serdi. Eğilip başından sonuna ıslak öpücükler bırakmaya başladı. İnlememek için dudaklarımı sertçe birbirine bastırdım ve omuzlarına tutundum. Dilini de dudaklarıyla birlikte kullanırken boxerım gitgide daha aşağıya iniyordu. Tırnaklarımı omuzlarına geçirdim. Kasıklarımı ve bacaklarımın iç kısımlarını öptü. Bir elim saçını çekerken diğeri hala omzunu sıkıyordu.

Adını inledim.

Bunu bekliyormuş gibi dudaklarını çekti ve beni hızlı bir hamleyle altına aldı. Ellerimi bileklerimden tutup başımın üstüne sabitlediğinde sinirle gözlerime bakıyordu. "Bir daha böyle bir şey yapma."

heaven and back // larryWhere stories live. Discover now