BÖLÜM ON DOKUZ: "DOĞUM GÜNÜ"

615 59 99
                                    

Aylar sonra, resmen yeni başlangıç yapıyor olmak beni gerse de artık vaktinin geldiğini düşünüyordum ve bir yerden başlamam lazımdı.

Sizleri ve karakterlerimi çok özledim, minik korlarım! Umarım siz de bizi özlemişsinizdir. Şu an saat gecenin üçü olduğu için ve sabah denemem olduğu için biraz gerginim ama bu bölümü sizle paylaşmadan da duramadım şslşlalksşdkalşsdk


Herkese keyifli okumalar dilerim!<3

DİLAH ÇAPAR


Panik içinde tuşlamaya devam ettiğim numaranın ardından Alpay'la birkaç kez daha göz göze gelmek gerginliğimi yaklaşık olarak on beş katına çıkarsa da Umut'un bu ne yaptığını bile bilmez haliyle Alpay'ın üstüne zıplama ihtimaline karşın gerginliğimi yansıtmaktansa elimden geldiğince tatlı tatlı sırıtmaya çalışıyordum. Ama ne kadar başarılı olduğum çok ciddi bir tartışma konusuydu.


Son on beş dakikadır güzelce süslediğimiz ve birleştirdiğimiz banklarda karşılıklı oturmuş vaziyette gergince birbirimize bakıyorduk. Umut, kafası güzel olduğundan olsa gerek herhangi bir atakta bulunmamıştı. Zaten şu haliyle kavga etse fena dayak yerdi. Çağrı, sakin gözüküyordu ama bakışlarının odağındaki Ada, sanki ona bakılmasından pek hoşnut değil gibiydi. Bu ortamda hoşnut olmasını isteyeceğim son kişi Ada olduğundan ne hissettiği ya da ne yaptığı zerre umurumda değildi.


Umut, ellerini çenesinde birleştirmiş sürekli kaçırdığı gözlerinin odağından Azrayı çıkarmaya çalışıyordu ama hiç başarılı değildi, her seferinde ya bana ya da Azra'ya yakalanıyordu. Şu an bana göre korkunç bu ortamda en eğlenceli aktivite Azrayla Umut'un tuhaf bir şekilde birbirlerine bakmaktan vazgeçemeyip göz kaçırmakla yetinmelerini izleyip gizlice sırıtmaktı.

Alpay'a baktığımda elindeki telefonla fazlasıyla haşır neşir olduğunu gördüm. Yanında getirdiği diğer çocuksa sessiz bir şekilde oturuyor, sanki bir talimat bekliyordu. Fakat beni geren şey, Onat'ın az sonra burada çıkaracağı hır gürdü.

Yaklaşık yarım saate burada olacağını söylemesinin üzerinden yirmi beş dakikaya yakın bir süre geçmişti ve daha da kötüsü aradıkları Rüyayı asla bulamayacaklardı. Tabii ki Rüya'nın nerede ve kimle olduğunu tam olarak anlayamamıştık çünkü Alpay hiçbir açıklama yapmamıştı ama bir bildiği olduğu ve Onatların Rüya'yı aradıkları yerde bulamayacakları su götürmez bir gerçekti.

"Rüya nerede?" Dakikalardır sormaktan deli gibi kaçındığım soru Azra'nın ağzından döküldüğünde hafifçe öksürdüm ve bakışlarımı doğrudan Alpay' çevirdim. Alpay her zamanki gibi alaycı bir ifadeyle birlikte sırıtarak Azra'ya baktığında ağzından çıkacak kelimenin Umut'u deli gibi gereceğini yüzünde ve gözlerinde perdelenmiş munzurluktan anlamıştım ve keşke anlamasaydım demiştim.


"Ne meraklı çıktın sen öyle, ufaklık," Azra'ya yaptığı yakıştırma, Azra'nın kısa boyundan ve ondan yaklaşık iki yaş küçük olmasından dolayı doğru olsa da bu ona onay vereceğim anlamına gelmiyordu. Yani belki başka bir ortamda olsak ona hak verirdim ama şu an bu imkansızdan da öteydi.


"Anlamadım." Umut, boğazını temizledikten sonra bitik gözüken haline rağmen oldukça sert bir ses tonuyla konuştuğunda şaşkın bakışlarım bu sefer onu bulmuştu. Ben de bombanın ne zaman patlayacağı konusunda yüksek dozda bir meraka sahiptim. Sanırım o an, bu andı.

YANGIN #wattys2023Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin