BÖLÜM ALTI: "BAZI GERÇEKLER"

1.2K 374 350
                                    

Donup kalmayla utançtan ölme arasındaki ince çizgide gezinip duruyordum. Çocuğun üstünden kalkmayı akıl edebilmiş olmam takdire şayandı. Ben şok içinde ona bakıp mutfak tezgahına ilerlerken o sessiz sedasız bir şekilde ayağa kalkmıştı bile.

"Eralp iyi misin? Çok özür dilerim, aniden kapı açılınca korktum," Bir yandan ağzımda bir şeyler gevelerken bir yandan da bulduğum ilk bezle çocuğun üzerine doğru yürüyordum.

"Evet, Rüya. Bir sakin olur musun?" Üzerindeki beyaz boğazlı kazağa baktım. Okul forması hariç bir şeyler giyebilmek güzel olmalıydı. Tabii sakar kızın biri üzerinize kahve boca etmediyse...

Onu dediklerini takmadan kazağını tuttum ve üstünü silmeye başladım. Bir yandan da özür diliyor, canının yanıp yanmadığı soruyordum. Rüyamdan kesik görüntüler aniden zihnime hücum edince yanaklarımın ciddi boyutta yandığı hatta alev alabileceğini hissettim. Rüyamla yüzleştiğim şu dakikalarda Eralple bu kadar yakın olmak bana hiç mantıklı gelmese de çocuğu haşlamıştım ve şimdi aniden gitmek oldukça tuhaf olurdu.

Sağ elimle kazağını tutuyor, sol elimle ise adeta çitilermiş gibi siliyordum. Benim gibi panik atağa sahipseniz bir şey olmadığına ikna olmanın ne kadar zor olduğunu bilirsiniz. Eralp sanki panik atağa sahip olduğumu anlamış gibi yavaşça sol elini elimin üstüne koydu ve kibarca bileğimi kavradı. Elimin üstüne koyduğu elinin bileğindeki küçük kelebek dövmesi ilgimi çekmiş olsa da şu an küçük çaplı bir donma yaşıyordum.

"Rüya, iyiyim. Sorun yok. Sakin olur musun?" Eralp'in benimle konuşurken gözlerime kenetlenen siyah gibi duran koyu kahve iri gözleri beni içine çekiyordu. Boğazımın kuruduğunu sesimin kendi kendini yok ettiğini hissettim. Gözlerimi çekemiyordum, o ise bunun için uğraşmıyordu. Bileğimi tutan eline gözlerim kaydığında onun da gözleri bileğime yönelmişti.

"Aşk kuşları, artık kapının önünden çekilseniz diyorum," Bize doğru seslenen tanıdık ve ince kız sesiyle kendime gelmeyi başarmıştım. Sesin sahibi az önce Alpayla gördüğüm ve beni daha önce tehdit eden kızdı. Adı Ada olmalıydı.

"Ne aşk kuşu? Üzerine kahve dökmüştüm, onu temizlemek istedim." Bu kıza çok pis sinir oluyordum. Elime geçen ilk fırsatta saçlarını yolup eline vermek çok istediğim şeyler arasında ilk beşe girebilirdi.

"Aynen, o yüzden hint dizilerindeki gibi dakikalarca bakıştınız," Ada böyle dedikten sonra küstahça gülmüş sinirlerimin iyice bozulmasına sebep olmuştu. Sarı uzun saçlarını ellerimde hayal etmeden duramıyordum.

"Ada, uzatma." Eralp'in onu tanıdığını belli eden ses tonu beni biraz şaşırtmıştı. "Alpay'ın yanına git, geleceğim birazdan."

Alpayla da mı tanışıyorlardı? Gerçi bu okulda herkesin birbirini tanıdığından fazlasıyla emindim. Ada daha fazla konuşmadan yanımızdan gittiğinde odadaki tüm oksijeni içime çeksem de nefes alamayacağımı fark ettim. Neden bu kadar panik olduğumu anlamıyordum.

"Sen neden gelmiştin? Sadece kahve araklamaya mı yoksa beni mi arıyordun?" Bir an için yüzünde belli belirsiz bir gülümseme görür gibi olsam da yüz hatlarının düz bir çizgi haline dönmesi fazla zaman almamıştı. Sert bakışları olan ve herkese kendini açmadığı belli olan, mesafeli birine benziyordu. Buna rağmen üzerine kahve döküp yetmiyormuş gibi bir de üstüne düşmeme hiç sesini çıkarmamıştı.

"Şey, evet." Boğazımı temizledikten sonra yutkunmak zorunda kalmıştım yoksa ses tellerim konuşmayı reddedecekti. "Şu yarışma için başvurmak istiyorduk da biz. Bilgi almak için beni yolladılar."

Bir an için yere dönen bakışlarımla yerdeki kahveyi fark ettim. Bu fark ediş yüzümün yanmasına ve yerin yedi kat altına iniş yapmama sebep olmuştu.

YANGIN #wattys2023Where stories live. Discover now