BÖLÜM YEDİ: "LUNAPARK"

1.1K 368 414
                                    

Heyecandan titrediğini hissettiğim ellerimi bacaklarımın arasına sıkıştırırken evimin hemen önündeki bankta oturmaya devam ediyordum. Bugün o malum gündü. Sonunda Dilah'ın katılmayı çok istediği o yarışmaya başvurmuş ve seçmelerine gitmek için hazır hale gelmiştik. Dilahla konuştuğumuz kadarıyla biz beşimiz bir grup oluşturacaktık ve dans kısmını kısa tutup şarkı söyleme kısmına ağırlık verecektik. Dilah, Umutla Azra'nın birlikte yapacakları danstan sonra ekip olarak bir dans yapmamızın mantıklı olacağını ve beni de böylelikle tek kalmaktan kurtaracağını söylemişti. Dans kısmında seçilecek şarkıları Dilah çoktan düşünmeye başlamıştı.

Aynı zamanda kendi kafasında hepimizin kazanacağından emin olduğu için benim solo, Azrayla Umut'un birlikte ve kendisiyle Onat'ın da birlikte söylemesi gereken şarkılar olduğunu iddia ediyordu. Ben dört tane ömrüm olsa bile asla solo şarkı falan söyleyemezdim. Bunu yapabilecek medeni cesarete asla sahip değildim. Bu fikir beni çok gerse de fazla ses çıkarmamayı tercih etmiştim. Çünkü kızgın bir Dilah yirmi kaplan ve bir falçata gücünde oluyordu.

"Ya kuzuma bakın. Oturmuş burada amele gibi bizi bekliyor," Solumdan gelen tanıdık sesle kafamı sağa çevirdiğimde Dilahla karşılaştığıma pek şaşırdığım söylenemezdi.

"Yaklaşık bir saat önce arayıp geliyoruz hazırlan dediğiniz için hazırlandım ve indim." Ona alttan bir bakış attığımda bana öpücük attı ve eliyle hemen solunda duran Onat'ı gösterdi. İkisinin de üstüne gri sweatshirt altında ise koyu mavi kot pantolon vardı. Anlaşarak giyinmiş gibi duruyorlardı, bu fikrim beni gülümsetti.

"Tabii sen herkesi kendin gibi beş saatte hazırlanıyor sandığın için kıza bir saat önceden haber verdin, falçata." Onat, muzip bir gülümsemeyle Dilah'a sataştığında Dilah kaşlarını çatarak ona döndü. Onat eliyle Dilah'ı işaret etti. "Tamı tamına yirmi iki dakika bekledim bunu. Umut bile ilallah etti, aldı Azrayı gitti."

"Benle uğraşma, Çokonat." Dilah eliyle Onat'ı sağa doğru ittiğinde Onat sendeledi. Ama tabii ki karşılık vermeden durmadı ve Dilah'ın toplamış olduğu saçını birbirine kattı. Ben bu ikiliyi bir an önce götürmezsem burada kan çıkacaktı.

"Tamam ya, sorun yok. Hadi gidelim," Sonunda ayaklandığımda oturmaktan uyuşmuş olan bacaklarımı açmak için yerimde bir iki adım attım. "Umutla Azra nerede?"

"Dilah'ı beklerken gittiler, Azra biraz huysuzlanınca. Okuldalardır herhalde şu an." Onat bana cevap verdiğinde Dilah'ın lafını esirgemeyeceğini fark ettim ve hızlıca koluna girdim. Kol saatime bakışlarımı çevirdiğimde saatin bir buçuğa yaklaştığını gördüm. Bugün cumartesiydi ve normalde deneme olmak için okula gitmemiz gerekiyordu ama mecburen ekmiştik. Çünkü deneme saati seçmelerin yapılacağı saatle çakışıyordu. Nida Hoca'dan yiyeceğim azar gözlerimin önüne gelince irkildim.

Saate bir kez daha baktıktan sonra yaklaşık yarım saatimiz olduğunu fark ettim. Ankara daha dün yağan karın hatırına dahi soğuk değildi. Aksine güneşli ve insanı rahatlatan bir havası vardı. Bu yüzden yürümeye karar vermiştik ama bu iki inatçıyla yürümek cidden zor olacaktı.

"Kızım düzgün yürüsene şu yolda. İttirip durma beni." Onat bana da sataşmayı başardığında cidden gergin gözüktüğünü fark ettim. Neden bu kadar gergin olduğunu ona sormak istesem de Dilah'ın yanında bana bunu açıklayacağını pek sanmıyordum.

"Dilah ruhsuz musun sen? Allah aşkına ben Onatla bir saat aynı ortamda dursam, yumruk yumruğa kavga ederim. Sen altı yıldır mal gibi-" Dilah eliyle ağzımı kapadı ve yüzüme delici bakışlarını yolladı. Yapmak istediğim küçük çaplı espri elimde patlamıştı. Üstüne Dilah'tan delici bakışlarla popoma bir çimdik, Onat'tan ise beklenmeyen sözler duymayı kazanmıştım.

YANGIN #wattys2023Where stories live. Discover now