4. Bölüm: Karanlığın içi

24 2 0
                                    

Okul bittiğinde ve eve döndüğümde üstümde bir yorgunluk vardı. Başım da feci bir şekilde ağrıyordu. Hasta mı oluyordum acaba? Çantamı tek omzuma takmış, Murat Abi'nin arabasından inerken bacağımı kıpırdatacak güç bulamıyordum kendimde. Bedenimi serbest bıraksam bir ölü gibi yığılacaktım. Ağır ağır adımlayıp kapının önünde durdum. Bende anahtar vardı elbette ama anahtarı çıkarıp kapıya takacak ve çevirecek gücü kendimde bulamıyordum. Kolumu yavaşça kaldırıp kapıyı iki kez tıklattım. Daha fazla tıklatamadan kolum düştü zaten. Son gayretle zil düğmesine basıp bir adım geri çekildim. Üç parmağımla alnımı ovuşturarak kapının açılmasını bekledim. Kapıyı annem açmıştı. Okuldan geldiğimde genelde hep annem açardı kapıyı. Gülcan teyzeye söylemiş ve böyle karar almışlardı. Nedeni ise annemin keyfiydi.

"Hoşgeldin kızım."

Ben kafamı sallarken yorgun halimi görmüş olacak ki gözleri büyüdü ve tek kolumdan çekerek içeriye sürükledi.

"Bu halin ne Gizem? Hasta mısın sen? Bitkin görünüyorsun." Elinin tersini alnıma koyarak ateşime baktı. Kafasını olumsuz anlamda salladı.

"Ateşin yok ama kötü görünüyorsun. Nasıl hissediyorsun kızım?"

"Sadece başım ağrıyor ve yorgun hissediyorum. Bir şeyim yok. Bir ağrı kesici alıp, dinlenirsem geçer."

"Geç otur, bir çorba iç sıcak sıcak. Hemen odana gitme, gel."

Annem beni tekli koltuklardan birine çekiştirerek ulaştırdığında, gözlerimi kapasam uyuyacaktım. Annem hemen Gülcan teyzeye çorba yapmasını söyledikten sonra tahminen tuvalete gitti. Ben de kafamı arkaya yaslayıp iki elimle başımı ovuşturuyordum. Bu yorgunluğun okulda olanlarla alakası yok tabii. Bu kadar basit bir olay yüzünden bu halde olamam. Tamam, olay o kadar basit değil. Ve ben de bu konuda kafamı fazla yoruyorum. Ama sırf benim adımın bile geçmediği kavgayı düşündüğüm için böyle olamam.

Bir kaç dakika sadece parlaklarımı kıpırdatarak, bu vaziyette durdum. Telefonumun titremesiyle doğruldum ve elimi cebime attım. Kilidi açmadan bildirimin neyden geldiğini öğrenmek istedim. Ama bu yabancı bir numaraydı. Telefonumun kilidini açıp mesaj uygulamasına girdiğimde ağzım yere değmek üzereydi.

Gönderen: +905498522***

"Ne yapıyorsun? ;)"

Bu numara kim şimdi? Melih? Ah, hayır. Ona numaramı vermedim. Can da vermez. Şehir dışındaki arkadaşımı zaten hiç görmedi bile. Melih değil.
Tamam, bunun Can olma ihtimalini düşünüyorum(başka bir telefon kullanmış olabilir) :

-Bugün sorularıma cevap vermedi.
-Bugün kavga etti.
-Beni üzdüğünü/sinirlendirdiginin farkındadır.

Ve benim gönlümü bir şekilde almaya çalışıyor. Zaten bu tarz şakaları yapmayı çok sever. Bana hiç yapmadı elbette ama birlikte kuzenlerimizin telefonlarından birçok kişiye bu şakayı yapmıştık.Ve şuan bunu anlatmamın sırası değil. Evet...

Sonuç:

Gönlümü almak için bana bu şakayla geliyor. Kesinlikle Can.

Ben bunu yer miyim? Yemem!
Hemen yazıyorum...

Gönderen: Gizem

"Hiç, oturuyorum öyle canım. :)
Başım ağrıyor da biraz. Sen ne yapıyorsun? Bu arada o şaka bana işlemez. ;)"

Çok geçmeden mesaj geldi.

Gönderen:+905498522***
"Ben mi? Hiç... Hangi şakadan bahsediyorsun bebeğim?"

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jan 15, 2021 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

ÇİLEKEŞ ANILAR | DEVAM EDİYORWhere stories live. Discover now