1. Bölüm: Neden böylesin?

40 4 0
                                    

O sınıfa girdiğinden beri kimseden çıt çıkmıyor. Ve Can da o girdiğinden beri yüzüne şaşkınlıkla karışık sinirli bakışlar yolluyor. Hala ikimiz de ayakta bekliyoruz ve şu durumda yerimi unuttum. Kötü bir haber daha, bana ona yer vermemi ister gibi bakıyor! Ben şuan heyecandan kendi yerimi unuttum zaten, bir de bu çocuğa yer mi bulacağım? Beni bu okuldaki rehberi falan mı sanıyor? Herkes bize bakarken ne yapacağımı bilmez şekilde kızarırken başımı eğdim. Beyaz ayakkabılarımın siyah bağcıklarını izlerken yeni çocuk suratıma bakmak için dizlerini büküp kızarmış yüzümü inceledi. Ifadesiz suratı, benim domates suratımı görünce keyifli bir sırıtmaya yer verdi.

"Ben bu durumdayken bana gülmüştün değil mi sen? Sıra bende mi? Ne dersin? Sınıfı muhteşem kahkahamla coşkulandırayım mı?"

Kaşlarımı çatıp suratına bakarken iyice izledi beni. Muheteşem gülüşmüş! Bu adam kendini ne sanıyor? Pardon, adam denecek kadar bir adam karaketeri yok bunda.
Alay eder gibi  burnundan güldü. Kafasını kaldırıp çantasını tek omzuna geçirdi. Sınıfa döndü ve dudaklarını araladı.
"Boş yer var mı? Malum kendimi akşama kadar burada sergiletemem. Değil mi?"
Oha... sergiletemezmiş. Ne söylediklerinin farkında olmadığını düşünmeye başladım. Onun cümleleriyle her kız yanındaki erkeği itmeye başladı. Sınıf kargaşaya dönerken ben delirmek üzereydim. Bu çocuk görünüşü kadar iyi biri değil!
Ama bu duruma nokta koymam gerekiyor bence. Uzanıp kulağına fisıldayacaktım ki, ne oldu tahmin edin! Yetişemiyorum! Bu çocuk kaç santim? Ya da kaç metre? Böyle boy mu olur? İki metreden fazla mı? Yok, daha neler...
Yetişmediğimi fark edip tekrar burnundan güldüğüne ifadesizce, umursamazca yüzüne baktım. Sadece onun duyabileceği sesle konuşmaya başladım.
"Bu kadar uzun olmak zorunda mıydın? Beni rezil ettin desem doğru olmaz çünkü herkesin dikkati ya yanındakini itmekte ya da seni izlemekte. Bundan çok keyif alıyorsun gibi görünüyor!"
Kafasını olumlu anlamda salladı. Ve benim gibi kısık sesle konuştu.
"O kadar çok keyif alıyorum ki..."
Gülüşü büyüdü ve otuz iki dişini göstererek sırıtmaya başladı. Ona sinirle bakıyordum.
"Boyuma gelince... Pek umurunda mı bilmiyorum ama basketbolcuyum. Acaba umurunda mı?"

"Değil!"
İnanmamış gibi başını hafifçe yatırıp kaşlarının altından baktı.

"Ne sandın, beni diğerleri gibi etkileyebileceğini mi? Bir de bu şekilde?"
Doğruldu ve bana yukarıdan baktı. Sonra bir adım atarak yanıma ulaştı. Eğilip yine sessiz  bir şekilde devam etti.

"Evet. Diğerleri etkileniyorsa sen neden etkilenmiyorsun? Aslına bakarsan, bu bende mücadele hissini uyandırdı."

Yine o, çekici olmayan gülümsemesini dudaklarına yerleştirdi. Düşünmeden aklımdan geçeni söylemeye başladım.

"Mücadeleni o çekici gülümsemeni kullanarak edeceksen, şunu o olmayan beynine sok: ben o kadar kolay değilim! Ayrıca o gülümseme pek de iyi değil. Sadece bu sınıf çok ucuz insanlarla dolu. Anladın?"

Dudaklarını birbirine bastırıp kafasını salladı. Bana tekrar yukarıdan bakmaya  başladı. Ben de mecburen kafamı kaldırarak ona bakıyordum. Boynum ağrıdı ama yüzüne bakmadan konuşamam. Dümdüz önüme bakarsam da karnına bakmış olurum.
Off...
Boynumun ağrısıyla elimi enseme götürüp ovalamaya başladım. Kaslarımı daha çok çatıyordum.

"Birinci cümlenle ikinci cümlenin farkını anlamadın değil mi söylerken? Sana bir şeyi söylemeden önce iki kere düşünmen öğretilmedi mi?"

Söylediklerimi aklımdan geçirince kullarıma kadar kızarmaya başladım. Bu kadar da sık kızarılmaz ki Gizem!
Aslında beni kızartan oydu. Kafamı tekrar siyah bağcıklarıma çevirince eğilip yüzüme baktı. Bu hareketleri kaç kere yaptığımızı saymaya başlamıştım ki o, sinir edici cümlelerini savurdu.

ÇİLEKEŞ ANILAR | DEVAM EDİYORUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum