Giriş

84 6 0
                                    

Sabahın erken saatlerinde okul çantamı önüme takmış̧ gözlerinde bir şey arıyordum.
Aynı zamanda Murat Abi'nin gelmesini bekliyordum. Murat Abi, bizim evin hizmetlisi Gülcan Teyze'nin oğlu ve şoförümüzdü. Her sabah erkenden bizim eve geliyordu. Önce beni okula bırakıyor, sonra da eve dönüyordu.

Her sabah olduğu gibi onu beklerken kulaklarımda siyah kulaklıklarım ve mini mp3 çalarım ile evimizin
önündeki bankta oturuyordum. Ama şuan ayakta çantamda telefonumu aramakla meşguldüm. Nereye kayboldun acaba sabah sabah? İlla her gün olan aksiliklerimden biri olmalıydı bu durum.
Ellerimle çantamın her gözünü yokladıktan sonra çantamdandan umudu kesip eve yöneldim. Kapıyı cebimdeki kendi anahtarımla açtım. Kapıyı kapatırken bir yandan da anneme seslendim.
"Anne!"
Çıkmadan önce mutfaktaydı, ne ara kayboldu?
"Anne!"
Merdivenden gelen ayak seslerini duyunca kafamı oraya çevirdim.
"Ne oldu Gizem?"
Anneme cevap verirken gözlerimi odanın içinde gezdiriyordum.
"Telefonumu evde unuttum herhalde. Çantamda yok."
Annem bir elini beline koyup dudaklarını araladı.
"Sen ne zaman kaybettiğin bir şeyi buldun ki kızım? Söyle bana?"
Bir kaç saniye annemin gözlerine baktım. Haklı.. Ben hiçbir zaman kaybettiğim şeyi bulamazdım. Nereye baktıysam annem aynı yere bakar şıp diye bulurdu.
Baktığım yerlerden biri olan çantamla göz göze geldim. Sonra çantamı ellerime aldım ve annemin önünde diz çöktüm.
"Ey kaybolanlar Perisi! Bana da yardımınız dokunsa ne olur sanki?"
Annem keyifli bir kahkaha attı. Sonra elindeki hayali değneği çantama vurdu.
Ellerimden aldı ve yere koydu. Eğilip fermuarları açtı.
"Bulursam karşılığında ne vereceksin?" Gıcık bir gülümsemeyle söylediği bu cümleye ben de aynı şekilde yanıt verdim. Avuç içlerimi çeneme dayayıp konuştum.
"Ö-pü-cük! " Dişlerimi göstererek sırıttım.
Annnem yine küçük bir kahkaha atıp sihirli ellerini çantama uzattı.
İçinde iyice ellerini gezdirdi. İyice yokladı. Ama bir sonuca varamadı.
Suratında çözemediğim bir ifade belirince kafamı kafasının hizasına getirdim eğilelek.
"Ey Kaybolanlar Perisi! Kim sihirlerinizi elinizden çalmışsa izin verin kellesini getireyim! İzin verin zindanlara kilitleyeyim!"
Sonra büyük bir kahkaha patlattım. Kafamı kaldırıp dik duruşumu sergiledim. Annem de yukarıya doğru baktı. Yani bana doğru. Benim yüzüme. Gözlerini devirip ellerini bu sefer başka göze uzattı. Orayı da iyice yoklarken durdu. Tekrar suratıma baktı. Dudaklarını yana doğru kıvrıldı. O yamuk gülüşünü bana gösterirken benim gülüşüm söndü. Korku ve kaybetme endişesi yüzümü kaplarken annem ellerini çektiği gibi telefonu burnumun önüne uzattı. Hatta o kadar hızlı uzattı ki burnuma çarptı. Her insanın böyle mi bilemem ama benim burnuma bir şey değdiği an çok acıyor. Çok hassas desem doğru olmaz sanırım. Ama onun gibi bir şey. Ben canımın acısıyla bir adım geriye çekilip iki elimi de burnuma tuttum. Sonra bir parmağımı yatay tutarak burun deliklerime bastırdım.
"Kanıyor mu? Kanıyor değil mi? Azıcık yavaş uzatsan ölür müydün anne yaa! Burnum sana hakkını helal etmezse görüşürüz. Hıh! Ah, acıyor yaa! "
Annem hiç de üzülür gibi değildi. Yine de bir şey yapmadan hala telefonu elinde tutan ellerinden çekip aldım arayıp da asla bulamayacağım şeyi. Sonra annem de sırıttı.
"Burnun kızarmış!"
Ne yapabilirim? Acıdığı için olabilir mi acaba?
"Acıyor da ondan!"
"Gel krem süreyim."
Hatasına üzülmese de anne içgüdüleri hareket ederdi her zaman anneciğimin. Canım yaa.
Böyle dediğime bakmayın. Hemen affedecek değilim tabii ki.
"İstemez. Ben gidiyorum okula. Murat Abi! Hadi gel de al beni şu kadının ellerinden. Yoksa buradan sağ çıkamayacağım! "
Annem hem üzülen hem kızan hem de cümleme gülen bir ifade takıntı yüzüne. Sonra konuştu.
"İstersen seni bu eve de gömerim. Ha, ne dersin? O zaman buradan ne sağ ne de ölü çıkarsın. Sadece çıkmazsın hiç. Olur mu?"
Hım. Güzel teklif aslında. Değil mi? En azından hayatım en güvendiğim insan sayesinde son bulur. Tertemiz ölür giderim. Tabii ki de şaka yapıyorum. Ahaha! Tamam komik değildi. Ama ben güldüm siz isterseniz gülün. Farketmez. Tercih sizin demeliyim sanırım. Neyse. Ben bu düşünceler arasında yuvarlanırken annemin yüzüne bakıyordum. Düşünürken takındığım yüz ifadelerinden anlamış olacak ki "Ne? Gerçekten istiyorsan bana uyar Gizem! Hem de annenin ellerinden ölmüş olursun fena mı olur?" dedi.
"Tamam yeter bu kadar gevezelik! Gidiyorum ben. Saat kaç?" Telefonumun ekranını açmaya çalıştım saate bakmak için. Ama kötü bir haberim var. Evet tahmin ettiğiniz gibi şarjım bitmiş ve telefonum kapanmış! Size demiştim. Her gün aksiliklerim olmazsa olmaz. Az önce yaşananları unutmuş gibi yaparak anneme döndüm.
"Anne şarj aletini getirir misin yaa?"
Annem içinden cık cık demiş diye düşündüm. Kafasını iki yana salladı. Arkasını döndü gideceği için.
"Nerede?"
"Odamda. Ama çekmecemde mi, sehpada mı, çalışma masamda mı, unuttum."
Annem kafası karışmış gibi bana döndü.

ÇİLEKEŞ ANILAR | DEVAM EDİYORWhere stories live. Discover now