10- Huzur Perdesi

238 156 27
                                    

Aritmi

10.bölüm

...

Sevgi beraberinde tüm güzel duyguları getirir hep. Mutluluk, aşk, huzur ve daha niceleri...

Kapım tıklandığında beyaz tuvale dalmış gözlerimi kırpıp kendime geldim. Ne yapacağıma karar veremeyen zihnimi boşalmış gibi hissediyordum. Ayağa kalktığımda açık kollarımı örtmek için üzerime bir hırka alıp kapıya yöneldim. Kapı deliğinden baktıktan sonra açtığımda sırtında kocaman çantasıyla Adar karşımdaydı.

"Sakın gelmiyorum deme, mesaj attım o kadar hazırlan diye" gözlerini kocaman yaptığında kaşlarımı kaldırdım.

"Aslında gelmesem daha iyi, başım ağrıyor sanki biraz" diyerek gözlerimi kaçırdım. Elim başımın arkasındaki yaraya değdiğinde yavaş yavaş iyileştiğini hissediyordum. İşte bu yara da böyle iz bırakıp kapanmıştı diğerleri gibi... 

"Yalan söylediğini o kadar belli ediyorsun ki" dediğinde gözlerini kısarak baktı bana. Üzgünüm Adar, gelmemek için yalan söylemekten başka çarem yok.

"Tamam, gelmek istemiyorum, oldu mu?" tam kapıyı kapatacakken zorlanarak tekrar açıldı. Sanırım o bakışları attıktan sonra kurtuluşum yoktu!

...

"Müze rehberliğimiz burda son buluyor. Şimdi sırada harika bir kamp gecesi sizi bekliyor!" Özgür denen esmer genç neşeyle ellerini havaya kaldırmışken öğrenciler sıkıcı müze gezisinin yorgunluğunu atıp kamp kelimesiyle canlanmıştı. Mercan hocanın birkaç gün önce bahsettiği şey bir Kamp gezisiydi. İlk sınıflara özgü bu gezi her sene Resim ve Müzik dallarındaki öğrencilerle karışık olarak gerçekleştiriliyordu. Katılım zorunlu olmasa da herkesin seve seve gittiği bir tatil gibiydi. 

Hızlıca otobüslere doluştuğumuzda arkalardaki yerimi almıştım. Yanıma da sözde beni düşünen kız - Zeynep- oturmuştu. Yol boyunca konuşup durmasıyla başımın etini yemiş olması indiğimde derin bir orman havası çekme ihtiyacı doğurmuştu. Öğrenciler üçerli beşerli gruplarla ilerlerken aralarına karışmış, bir şekilde Zeynep'in beni bulmaması için tanrıya yalvarıyordum. Kamp alanına vardığımızda sorumlu olan akademisyen duyurusunu yapmış ve Adar ile Özgür'ü çadırları kurmaya yardım etmeleri için görevlendirmişti. Sadece bir gecelik eşyalarımı yanıma almıştım. Çadır konusunu da Adar halletmiş olduğunu söylemişti. Etrafıma bakınıp Adar'ı aramaktan sıkılınca bir ağacın tepesine çıkma fikrine hayır diyemedim.

Hızla ve kolayca yerleştiğim ağacın tepesinde oturup tüm alanı izleyebilmenin buruk keyfini yaşadım. Uzun zamandır böyle etkinliklere katılmıyordum. Yaşadığıma dair en ufak bir iz bile yokken hayatın bir anlamı kalmayacak derecede iken kendim için, yaşamak için bir şeyler planlamamıştım. Bu bölüme belki hayalim için belki de tekrar bir hayata merhaba diyebilmek için gelmiştim. Hoş, bir yanım halen zihnimdeki dumanların arasında boğulmak istese de diğer yanım kendime bu şansı vermemi haykırıyordu. Yüksek ağaçtan tüm alan görünebilirken şehir merkezine ne kadar yakın olduğumuzu da anladım. Burası güzeldi, parkta çocukları seyretmek gibiydi, huzurluydu...

Sonra ne mi yaptım? Tabi ki bu huzurla yazmak. Çantamı olduğu yerden alarak kara defteri çıkardım. Kalem yüzeye değmek için bana yalvarırken dayanamayıp onu özgürlüğüne, istediğine kavuşturdum. Huzur perdesi üzerime örtmüştü duygularını...

Huzur bir deniz kenarında martıları izlemek gibi, bir ağacın tepesinden manzaraya dalmak gibi, bir çiçeği koklamak gibi huzur. Şöyle kapatıp gözlerini, derin bir nefesi içine çekmek gibi... Yarını, dünü düşünmeden; hayatın tüm koşuşturmacalarını zihninden silerek... Ve severek. Gökyüzünü, çocukları veyahut çiçekleri...

Buraya huzurluken çok az yazıyorum, çünkü huzurlu hissettiğim çok az an var.

Ama bunun sebebini biliyorum;

Sevgisizlik...

Sevgi beraberinde tüm güzel duyguları getirir hep. Mutluluk, aşk, huzur ve daha niceleri...

Defteri kapatıp siyah kabına daldığımda aralık gözlerimi de yumdum. Zihnim o an bulunduğum noktayı uzaktan gözleyen bir çift göz gibi bana kendimi resmediyordu. Gülümsedim. Sonra gülümsediğim için tekrar gülümsedim. Büzülmeye hazır dudaklarımın çizgileri aşağı doğru kayarken kapalı olmasına rağmen kirpiklerim ıslanmaya yüz tutmuştu. İşte hayatım da böyleydi. Tam güldüğüm an ağlatırdı beni hayat. Tam mutluyken üzerdi beni...

...

Heyyooo tamam tamam duygulanmayalım pliss

Her gün veya iki günde bir bölüm yayımlama kararı aldım, umarım vazgeçmem gençler djsöncöxnxövjlxc

Kendinize cici bakın:*

ARİTMİ Where stories live. Discover now