3- Adar

423 273 135
                                    

Aritmi

3.bölüm

Medyada zihnimdeki Adar profiline benzeyen ve çok değerli bir sanatçı var. Mutlaka dineyin.

"Gülüşü güzel kadın, hep gülmen gerek"
şarkıdan minnak bir kesim:)

Keyifli okumalar...

Zihnim yaşadığım ani şok ve acıya kapılırken gözlerim aralanmak için titremeye başlamıştı bile. Sıradan bir hastane odasında yan yatmış şekilde uyandığımın bilincine varmam birkaç saniyemi aldı. Sonrası ise başımın arkasındaki sızının verdiği acı. Yüzüm buruşurken elim başıma gitmişti bile. Yara bölgesi tamamen pasuman edilmiş ve saçlarım berbat halde kesilmişti. Buna inanamıyordum!

Kim hayaline ilk adımını atarken bu kadar kötü bir talihsizliğe denk gelebilirdi, aklım almıyordu. Yerimden kalkarken komidinde fark ettiğim telefonuma sarıldım hemen. Saat öğleden sonra 3'ü gösteriyordu. Tarihin de bugünü gösterdiğini gördüğümde içim rahatlatmıştı, demek ki sadece ufak çaplı bir baygınlıktı.

Yataktan kalkıp kapıya ulaştığımda telefonumu arka cebime attım. Araladığım kapının ardında koridorda başını duvara yaslamış kumal çocuğu gördüm. Onun dışında kimseciklerin olmadığı koridora ve ona hayretle bakarken bir yandan tanıdık gelen yüzüne bakıp bir yandan da neden burda oluşunu sorgulamaya başlamıştım bile.

"İyi misin?"

Bu şevkat dolu kadifemsi ses insana kendini iyi hissettiren yumuşak bir tını gibiydi. Lakin aklımda bundan çok yer edinen bir cümle vardı: Neden beni o bekliyordu?

"Sen kimsin?" diye soğuk bir tavırla karşılık verdim. Kahvemsi dümdüz saçları dağınık bir biçimde arkaya yatırılmış, çekik gibi duran küçük gözleri kısa kaşlarıyla tamamlanmıştı. Sakalsız temiz bir yüzü ve keskin hatlı bir çene yapısı vardı. Gözlerinden bile gülümseyebiliyordu insanlara.

"Henüz tanışmadık. Ben Adar" diyerek elini uzattı. Sol elini uzattığına göre solak bir insandı fakat bu tür ayrıntılara kafamı yormadan yine ters biçimde cevapladım onu.

"Manar" dedim elini sıkarken.

"Ve senin burda ne işin var?" dediğimde bozulmuşçasına bakakaldı. Sorumu gözmezden gelerek tekrar konuşmaya başladı.

"Manar mı? Güzel isim"  Eminim ki tam anlamını soracağı sırada koridorun ucundan çıkan sarışın kadın deyimi yerindeyse koşa koşa mutlulukla bize doğru geldi. 

"Ah canım benim!" der demez sarılması beni afallatırken ardı ardına kurduğu cümlelerle nefesini tüketiyordu: "Nasılsın güzelim, ah çok korkuttun bizi, ilk günün nasıl bu kadar aksilikle doldu? Ah canım..."

Daha ilk gördüğüm andan itibaren iyi bir kalbi olduğuna inandığım bu kadın sıcacık sarılmasıyla içimi de ısıtmıştı. Onda annemi görmüş olabilirdim... Geri çekildiğinde bir ona bir de yeni tanıştığım sınıftaki kumral çocuğa, Adar'a bakıyordum.

"İyiyim hocam" dedim başımın ufak sızlamasını pek önemsemeden.

"Çok korkuttun bizi güzelim"

"Öyle oldu sanırım" derken mahcup bir edayla gözlerimi kaçırdım.

"İyisin değil mi? Yürüyebilirsin?"

"Evet, yani kan tutar beni ondan bayıldım sanırım" diyerek bir yalan uydurdum.

"Ah sanırım öyle oldu, ama başında iki dikiş olduğunu unutma canım olur mu? Dikkatli ol."

Pek şaşırmadan onaylarcasına başımı salladığımda sadece birkaç saat baygın olduğuma şükrettim. Orta yaşlardaki kadın, isminin Adar olduğunu öğrendiğim kumral çocuğa baktı. "Adar oğlum, siz Manar'la çıkışa doğru gidin  ben hemen yetişeceğim size" diyerek yanımızdan ayrıldı. Ben de sorumu unutmamış bir tavırla Adar'a baktım.

"Seni bir yerden tanıyor gibiyim" dedi düşünceli bir şekilde. Nedense bana da öyle gelmişti lakin düşünmekten kaçmak istedim.

"Hayır. Ben tanımıyorum."

"Bilmem, bana öyle geldi o zaman" diyerek arkasını döndü. Çıkışa doğru gittiğini biliyordum ama arkasından yürümedim. Bir an bunu farketti  sanırsam bana doğru dönüp "Gelmiyor musun?" diye sordu.

"Sen neden burda olduğunu açıklayana kadar hayır," dedim inatla.

"Seni tanıdığımı düşündükleri için burdayım"

"Ama tanışmıyoruz."

"Artık tanışıyoruz," dedi hafif gülümseyerek. Sağ gözünün altında oluşan hafif çukur dikkatimi çekti. Anlam veremeyen bakışlarla suratına baktığımda iç çekip gülerek cümlesini değiştirdi.

"Tamam, seni tanıyan kimse yoktu, ben de tanıdığımı söyleyip yanında geldim. Yoksa hastanede kimse başında olmayacaktı."

"Ailem var" dedim ısrarla karışık bir terslemeyle.

"Üzgünüm ama ailene ulaşacak kadar zamanımız yoktu."

Pes edercesine ona doğru birkaç adım attım.

"Neden hep böyleleri beni bulur ki?" diye söylenirken yürümeye başlamıştık bile. Kocaman hastaneden çıkarken kapıda bekleyen lüks beyaz bir arabayla yola çıktık. Sevimli hoca aynı zamanda bölüm başkanı olduğunu öğrendiğim hoca, ismini öğrendiğim sırada beni tarif ettiğim evime götürüyordu. Kampüsün çıkışında yeni yapılmış Apartların önünde inerken Adar da benimle birlikte indi.

"Sen gelmiyor musun oğlum?"

Kendisine yöneltilen soruya sanki önceden cevap hazırlamış gibi ultra yalancı bir tavırla "Dersimiz bitti hocam" diyerek gülümsedi.

"E peki bakalım. Hadi iyi bakın kendinize çocuklar" diyerek neşeyle ayrıldı yanımızdan.

"Nasıl bir yalancısın sen?"

"Yalancı değilim, ders bitmişti zaten"

Göz devirip sabır diledim. 

"Merak etme sapık falan değilim. Ben de evime gideceğim, sen burda mı kalıyorsun?"

"Sanane"

Önce afalladı, sonrasında ise toparlamaya çalışarak "Sadece sordum," diyebildi. "Neyse, ben de evime geçeyim."

"Hı?" anlamayarak kaşlarımı çatan ve afallayan taraf ben oldum bu sefer.

"Güven Apart diyorum. Sen de burda kalıyorsun galiba?"

"Evet" diyebildim cümlesindeki '-de' ekini kavrarken.

"O zaman tekrar tanışalım. Ben yeni komşun Adar."

...

Merhabaaa. Umarım karakterlerimizi sevdik:D

Yorum ve eleştirilerinize çok ihtiyacım var, lütfen fikirlerinizi belirtmeden geçmeyinn:)

Bölümlerin kısa olması benim tercihim bu arada. Herkes uzun bölümler yazmak zorunda diye bir kural yok. Unutmayın burda kuralları yıkmaya geldik ;)

Bol öpücükler<3

ARİTMİ Where stories live. Discover now