28

29K 1.8K 192
                                    

Ceyda Akın

"Kafanı düz tut."

Eda, kafama vurarak bağırdığında ellerinin altında adeta acı çekiyordum. Sadece saçlarımı balıksırtı örmesini istemiştim, canımdan can almasını değil.

"Tutuyorum zaten." diyerek ona çıkıştım. Aynada göz göze geldiğimizde tek kaşını tehdit edercesine havaya kaldırdı. Anında çatılan kaşalarımı düzeltip ona şirince gülümsedim. O da bana itici bir gülümseme bahşettikten sonda saçımı örmeye devam etti.

Yarım saattir sol tarafını örmeye çalışıyordu. Beceriksiz değildi sadece mükemmelliyetçiydi.

"Sonunda." diyerek yüksek sesle konuştum ve kafamdaki ellerini ittim. Saçımın örgüsü bittiğine göre ona iyi davranmama gerek kalmamıştı.

"Sen tam bir yılansın." dedi ve sırtıma vurdu.

"Ne oldu kafama vuramıyorsun?" dedim sırıtarak.

"O saç için çok uğraştım ama normal zamanda olsa biliyorsun ki bu uğraşı yok sayar ve saçını yolardım." dediğinde yaptığı ima ile kalbim hızlanmaya başladı. Evet, bugün sıradan bir gün değildi.

Emre ile olan son konuşmamızın üstünden üç gün geçmişti. İkimizin de biraz da olsa toparladığını düşünüyordum ve bugün ilk adımı atacaktım.

Aynadaki yansımama baktığımda gördüğüm kız bugün kendini beş yaşındaki kız çocukları gibi hissediyordu. Heyecandan yerimde duramıyordum. İlk defa bir şeyin hayalini kurmuştum ve bunun gerçekleşmesi için elimden geleni yapacaktım.

"Hadi çıkalım." diyen Eda ile düşencelerimden sıyrıldım. Onu kafam ile onayladım ve deniz çantamı alıp omzuma astım. Hasır şapkamı kafama taktığımda bunu Emre'ye takmak için sabırsızlanıyordum.

Evden çıktığımızda "Sence becerebilecek miyim?" diyerek Eda'nın koluna girdim. Dudaklarımı büzdüğünde omzuna vurdum.

"Şu an beni başaracağıma inandırman gerekiyordu." dediğimde sırıttı.

"Senin sağın solun belli olmuyor, kusura bakma." Bu sefer ben dudaklarımı büzdüm.

"Olsun, ben kendime inanıyorum." dedim ve ilerlediğimiz yolu incelemeye başladım. Gidene kadar bir şeyler ile oyalanmam gerekiyordu.

***

Bu gerçek olamazdı. Olmamalıydı. Bu dünyada tek nefret ettiğim kişinin şu an Emre'nin yanında oturup onunla gülüşmesi imkansız olmalıydı. Mümkün olmamalıydı.

Her ihtimali düşünmüştüm. En kötüsü yüzüme bile bakmayacak ve beni tamamen hayatından silecekti, en iyisi bana bir şans daha verecekti. Bu iki ihtimal ve arasındaki birçok ihtimali düşünmüştüm. Ama bu manzarayı hiç düşünmemiştim. Bu o kadar olası bir şey değildi ki aklımın ucundan bile geçmemişti.

Bakışlarımı onlardan çekemiyordum.

"Ceyda."

Zor da olsa Eda'ya döndüm. Bana ne yapacağını bilemez bir şekilde bakıyordu. Şirin'e olan nefretimi en iyi o biliyordu.

Tekrar onlara baktığımda bu sefer bizi kızlar fark etmişti. Su ayağa kalkıp bana seslendi. Bize doğru ilerlemeye başladığında nihayet bana bakmıştı. Göz göze geldiğimiz anı kısa tutup bakışlarını denize çevirdi.

Su'yun kollarını etrafımda hissettiğimde Şirin ile göz göze geldim. Bana sırıttığında yumruklarımı sıktım.

"Ceyda, ne yaparsak yapalım gitmedi." Su kulağıma fısıldadı. Sabah ilk geldiklerinde görüşmüştük ama sırf Şirin'e malzeme vermemek için rol yapıp yanıma gelmişti. Su gerçekten zeki bir kızdı.

"Sorun değil ama o neden onunla konuşuyor?" dediğimde Emre'den bahsediyordum. Geri çekilip arkasına kısa bir bakış attı ve tekrar bana döndü.

"Hiçbir şey bilmiyor." Onu kafamla onayladım. Evet bunun için onu suçlayamazdım ama benimle konuşmayıp onunla konuşması kalbimi kırmıştı.

"Ama benimle konuşmuyor." dediğimde dudaklarını birbirine bastırdı. Olanlardan haberi olduğunu biliyordum.

"Emre bu, düzelecektir merak etme." dedi kolumu tutarak.

"Biliyor musun bugün buna inanarak buraya geldim ama bütün hevesim gitti." dedim ve bir cevap beklemeden devam ettim.

"Hadi gidelim, çok oyalandık."

Adımlarımı oturdukları şezlonglara atıyordum ama deli gibi geriye gitmek istiyorlardı. Şirin'i o kadar sevmiyordum ki hiçbir şeyden haberi olmayan Emre'ye kırılmıştım. Buna hakkım yoktu.

"Selam." diyerek gereğinden fazla neşeli bir şekilde konuştum. Yüzüme yerleştirdiğim sırıtış ile neşem birbirini tamamlarken hepsi şaşkın gözüküyordu. Şirin ve Emre hariç hepsi 'selam' diye mırıldandığında bu sinirlerimi daha da bozdu.

Birkaç adım daha atıp ikisinin oturduğu şezlongun önüne gittim. Şirin'e sırıtıp "Biraz kaysana, sarı çiyan." dedim ve onu ittim. Dengesi bozulduğu için rahatlıkla ikisinin arasına oturdum. Karşımda kalan beşliden kızlar gülmemek için zor dururken erkekler şaşkınlıkla bakıyordu.

"Ee naber?" dediğimde hepsinin yüzünde gözlerimi gezdirdim. En son Emre'ye döndüğümde göz göze geldik. Kahve hareleri yutkunmama neden oldu. Daha fazla dayanamadım, kafamı çevirdim ve Şirin'e baktım.

"Seni buraya hangi rüzgar attı, Şirine'cik?" dedim itici bir şekilde. Yüzünde beliren sırıtış ile kollarını göğsünde birleştirdi.

"Geçiyordum öyle, kızları görünce merhaba diyeyim dedim. İyi ki de demişim." Sonlara doğru bakışları arkama kaydı. Sırtımı dikleştirip biraz geriye kaydım. Bakışları bana kaydığında güldü.

"Gerçekten mi, sen mi?" dediğinde kaşlarımı çattım.

"Kim olacaktı? Sen mi?" derken tırnaklarımı yüzüne geçirmemek için zor duruyordum.

"Evet." dediğinde homurdandım. Emre'ye döndüğümde az kalsın 'ben mi o mu?' sorumu dile getirecektim. Son anda dilimi ısırdım.

"Nasılsın?" dedim göz göze geldiğimizde. Omuz silkip "Normal, sen?" dedi. Beni sordu, bu da bir ilerlemedir.

"Normal." dediğimde kafasıyla onayladı. Bakışları tekrar benden gitmişti. Omuzlarım düşerek ben de bakışlarımı ondan çektim.

Ortamda konuşulanları dinleyemiyordum. Kafam o kadar dolmuştu ki hiç kimseyi algılayamıyordum. Buraya gelene kadar bütün düşüncelerim Emre ile konuşmam iken şu an Şirin her şeyi alt üst etmişti. Bir kere sadece bir kere bir şeyi adam akıllı yapmak istemiştim.

Herkes kalkıp denize giderken ben arkada kalmıştım. Bakışlarım Emre'deydi ama dibinden ayrılmayan Şirin bakış açıma giriyordu ve bu sinirlerimi bozuyordu.

"Aptal çocuk." diye yüksek sesle konuştum. Etrafımdaki bazı turistlerin bakışı bana dönmüştü ama bu umrumda değildi.

Aptaldı işte.

Çilli | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin