4. Bölüm

37 11 0
                                    

Merhabalar!

Nasılsınız?

Okumaya başladığınız saat nedir?;


Bomboş satırlarımı ıssız, yalın ve çaresiz kelimelerim dolduruyorken her bir kelimeden habersiz gibiydi, hislerim. Yazılan her bir kelime anlamsız ve bir o kadar yabancı geliyordu zihnime. Kelimeler kendi arasında bütünleşemiyor eğreti duruyordu. Cümle bile olamayan kelimeler yığınıyla bakışıyordum. Dimağıma gelip, yerleşen karabasan gibi kelime yığını üzerime çöküyordu. Kelimelerimin enkazında can veriyordum. Bu girift döngü iki yılımı çalmış acı naralar atarak canımı yakmıştı. Karşımda bu kelimelerin hayat bulmuş hali olan kıpkırmızı gözlerle bana bakan siluetim yavaşça yanıma yaklaştı. Yanağında asılı damlalar zamanın içine hapsolmuştu. Küflü kelimeleri zihninden çıkmıyor, suspus olmuş şekilde beni seyrediyordu. Elleri kan içindeydi. Yine hayallerinin katili mi olmuştu, yoksa hislerinin mi? Toz toprak olan ayakları bir çocuğun ki gibiydi. Baştan sona çocuktu, ne eksik ne fazla... Elbisesi yırtılmış, geçen iki yıla karışmıştı. Önce yaşlandı, sonra bir anda öldü. Kelimler ise onunla sonsuzla uğurlandı. Enkaz kalktı, acılar yerinde kaldı. Satırlar annesini kaybeden bir çocuk gibi kimsesiz kaldı.

Söylediğim sözlerden sonra kapıyı tutarak bekliyordum. Kibritçi kız ile olan münasebetimi bir kenara bırakarak sarf ettiğim sözler bir piyesin ilk cümlesini andırırken, içimden güldüm. Bir tiyatro oyununda gibi hissetmiştim. Gülümsememi masumlaştırdım, ardından ona baktım.

"Senin diyarına?" derken sesi şüpheciydi.

"Benim diyarım." dedim ve durdum, bir söz almam gerektiğinin varlığını hissederek konuştum.

"Burada gördüğün ne olursa olsun sende kalacağını bilmelisin. Buradan dışarı bir şey çıkarmayacağına söz verir misin?" dediğimde kafasını yavaşça sallayarak beni onayladı.

"Söz veriyorum bildiklerimi asla kimseyle paylaşmayacağım." dediğinde ona bir şey demeden onu ardımda bırakarak içeri yöneldim. Sadece bir söz verdirmek oldukça rahatsız ediciydi. Bir gizlilik sözleşmesi yapmak daha doğru geliyordu. Kendisi ile iş yapacak olmam şüphe duymadığım anlamına gelmiyordu. Ona tüm benliğimle güvendiğimi söyleyemezdim. Maalesef hayatımın her yerinde göğsümde biriken bir takım şüphelerle yaşıyordum ve yaşayacaktım.

"Öyleyse içeri gel!"

Arkamdan içeri girdiğinde karanlık odada ışıksız kalmıştık. Elimi ışık düğmelerine atarken tüm odayı aydınlatacak tüm ışıkları açtım. Gözleri kamaştıran bir ışık huzmesi aniden odaya hücum etti. Buna alışık değildim. Ben genelde bir kaç tane LED'i açar karanlıkta çalışırdım. Karanlıkta çalışmak odaklanmama daha çok yardımı oluyordu.

Oldukça rahat olan sandalyeme geçerken odayı incelediğinin farkındaydım. Gözleri her yeri tarıyordu.

"Bu kadar bilgisayar fazla değil mi?" derken sesi oldukça soğuktu. Genel olarak sıcakkanlı biri olduğunu söyleyemezdim, sessiz ve rahat bir yapısı vardı. Sesini duymamla bir buz kütlesinin kulağıma ulaştığını düşündüm, sert bir rüzgar esiyor gibi hissetmiştim. Kazağımın kapüşonunu kafama geçirdim.

"Az bile!" derken sesim bıkkındı, bir kaç bilgisayar daha olsa fena olmazdı. Bilgisayarları açarken yerde bulunan kağıtlara uzanarak bir kaçını aldım ve masadaki kağıt öğütücüye attım. Önümdeki bilgisayara dönerek yeni bir belge yazdırmak için hızlı hızlı tuşlara dokundum. Hızla yazdığım yazının klavyede bıraktığı sesler oldukça muhteşemdi. Bu sesi sabaha kadar dinleyebilirdim. Yazının bitmesiyle sıcak sıcak çıkan kağıdı elime alırken yutkundum, okulda sınıfa verilecek kağıtlar yazıcıdan çıktıkları an sıcacık olurdu. Çok fazla el yakmamakla birlikte verdiği his güzeldi. Hocadan aldığımız kağıtları sanki elimizi yakıyormuş gibi zıplatarak sınıfa getirip dağıtırdık. Kağıtları hep ben almak isterdim bunun için sınıf öğretmenimizin peşinden ayrılmazdım. Yazıdan çıkan kağıtlar bana bu hissi vermişti. Etrafa dağılan mürekkep kokusunu soluyarak konuştum.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 05, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Gerçek Yaşamdan ArşivWhere stories live. Discover now