Bölüm 7 "Beklenmedik Gelişme"

89 11 8
                                    


         Muhafızlar haberi alır almaz panik halinde hücreden dışarı çıktılar. Casusun işi sonra da görülebilirdi. Şimdi yangını söndürmek için adam gerekliydi. Casus muhafızların gidişine çok şaşırmıştı. Üstelik kundaklama mı vardı? Olucak iş değildi. Kendisine böyle bir emir verilmemişti. Belli ki başka diyardan birilerinin işiydi. Hem ne önemi vardı ki artık. Yakında ölecekti.

O böyle düşünürken bir anda etrafın fazla sessiz olması dikkatini çekti. Yoksa kulağına çok fazla darbe almıştı da etrafı mı duymuyordu?
Hayır, gerçekten de çok sessizdi. Sanki hücrenin dışında bile kimse nöbet tutmuyordu. Casus acıyan kemiklerine rağmen doğrulup kapıya doğru bir iki adım attı. Sonunda zincirin yettiği yere kadar gidip durduğunda dışarı baktı ama kimse yoktu. Şimdi bu yakınlıktan kapıyı da daha iyi görebiliyordu. Casus birden irkildi. Kapının üzerinde kilit yoktu! Olacak iş değildi! Kapıyı kilitlemeden mi gitmişlerdi?
Casus düşündü, prenseslerin kundaklamaya kurban gittiği haberi yüzünden o kadar panik olmuşlardı ki, böyle bir akılsızlık yapmaları hiç de şaşırtıcı olmazdı doğrusu. Şimdi herkes kundaklama ile uğraşıyorken ve kapısı da açık kalmışken onu buradan kaçmaktan alıkoyan şey neydi? Casus yaver giden şansını düşünüp güldü.

•••

Sonunda saray dışına kaçmayı başaran casus o gece karanlığında güç bela vadiden yukarı tırmanırken bir anlığına dönüp arkasında kalan saraya baktı. Saraydan yükselen dumanlar ta buradan gözüküyordu. Hiç durmadan ilerlemeye devam etti. Gün ağarmadan kendi diyarına varmalıydı. Olup biteni Kralına rapor etmeliydi. Henüz ölmediğine göre görevi de bitmemişti.

Yaralı yaralı hiç durmadan yürüdü ve sonunda gecenin bir vakti diyarının kapısına vardı. Çok az kalmıştı. Bir iki adım daha...ama birden ensesinde bir soğukluk hissetti ve dönüp bakamadan yere yığıldı.

Burası Gayowin diyarıydı. Sougin'in komşu diyarlarından biriydi. Askeri gücü fena sayılmazdı. Kralı, Anobin ile hiç anlaşamasa da ona ayak uydururdu. Çünkü Anobin kadar güçlü olmasa da ona kafa tutabilecek gücü vardı. Bu yüzden Gayowin Kralı, Anobin Kralı'nı küçümser bir gün ondan daha güçlü olacağını düşünür dururdu. Sougin ise onun için küçük bir sinek kadar değersizdi.
Ama son zamanlardaki durumları onu endişelendiriyordu. İşte bu yüzden oraya casus göndermişti.

Gayowin Kralı, çıkarları için herşeyi yapabilecek bir adamdı. Hemde hiç gözünü kırpmadan. O yüzden halkı da dahil diğer diyarlar ondan hiç haz etmezdi. Kral, şarabını yudumladı. Yardımcısı huzurundaydı.

"Söyle bakalım, Gabriel. Havadisler ne?"

Yardımcı boğazını temizleyerek konuşmaya başladı.
"Efendim, gönderdiğimiz casustan 24 saattir haber alamadık. Yakalanmış olması büyük bir ihtimal."

Kral kaşlarını çattı.
"Bu da ne demek!?" diye bağırdı yumruğunu tahtının kenarına vururken. "Bu işi beceriksiz birine mi verdin? Gabriel, beni hayal kırıklığına uğratıyorsun!"

"Bağışlayın Majesteleri, yakalanmış olsa bile çoktan kendini öldürmüştür. Kim olduğunu anlayamazlar. Bunun yerine size özürlerimi sunmak ve emirlerinizi layıkıyla yerine getirebilmek için görevi kendim tamamlayacağım efendim."

Kral sırıttı. İstediğini almıştı.
"Güzel..."

Yardımcı eğildi ve dışarı çıkmak için hazırlandığı sırada kapının ardından bağırış çağırış sesleri yükseldi. Kral ile beraber odada olan diğer muhafızlar da sese kulak kesildiler. Bir kadın sesi alabildiğince bağırıyor ve gittikçe yaklaşıyordu. Yardımcı bunun bir tehdit olabileceğini anlayıp kapıya davrandığı sırada kapı şiddetle ardına kadar açıldı.
İçerideki herkes bir anlığına donup kalmıştı.
Kapıyı tekmesiyle vurup açan kişi, arkasında yaka paça sürükleyerek getirdiği bir adamı Kralın huzuruna attı.
Bunu yapan kişi Prenses Sinb'ydi.

SOUGIN EFSANESİOù les histoires vivent. Découvrez maintenant