Bölüm 11 "Kaosun ayak sesleri"

71 10 8
                                    


    Prens Jeong Han'ın beş günlük gezisi neredeyse sona yaklaşıyorken her gün ayrı bir prenses ile ayrı bir bölgeyi gezen Jeong Han, gittikçe buraya daha da ısındığını hissediyordu.

    O sabah, gün daha aydınlanmadan Jeong Han yatağında doğruldu. Doğan güneşi görebilmek ve temiz havayı içine çekebilmek için odasının balkonuna çıktı. Bir saray odası için küçük bir balkondu ama yine de yüksekteydi ve manzarası eşsizdi. Kollarını açıp esnedi. Üstünde bir tek gömleği vardı bu yüzden sabah ayazı açık göğsünden içeri sızınca hafifçe titredi. Ama orada kalmayı sürdürdü. Güneşin yarısı çoktan çıkmıştı. Ve bu açıda inanılmaz gözüküyordu.
Jeong Han etrafa göz gezdirirken sarayın biraz aşağıda kalan büyük balkonunda biri daha olduğunu farketti. Gözlerini kısıp kafasını hafifçe aşağı eğerek kim olduğunu anlamaya çalıştı. Bu, saçları arkasında uçuşan uzun boylu kız, tabii ki de Kraliçe Sowon'du. O da güneşin doğuşunu izlemeye çıkmış olmalıydı.

     Gece gece kendisini bir türlü uyku tutmayan Sowon sonunda sabah vakti kendisini balkonda bulmuştu. Tek düşünebildiği "Şimdi ne olacak?" Sorusuydu. İşler gittikçe karmaşıklaşıyor ve içinden çıkılmaz bir yöne doğru gidiyorken şimdi ne olacaktı? Kuşkusuz bu bir ülkenin başı için normal bir süreçti. Çoğu Kral işte bu yüzden hep uykusuzluktan muzdaripti. Sowon da bu ülkenin başı olarak aslında sorduğu sorunun cevabını biliyordu. Ama bunu kendine bile söylemeye korkuyordu. Yine de elinden geleni yapmak için önlemler de alıyordu. İşte böyle düşünceler içerisinde güneşi seyreden Sowon arkasından gelen bir sesle irkildi.

"Günaydın."

Gelen Prens Jeong Han idi. Balkonun girişinde durmuş el sallıyordu.

"Siz..." dedi Sowon şaşkınca.

Jeong Han yavaş hareketlerle Sowon'un yanına geldi. Bir yandan da söyleniyordu.

"Bu haksızlık ama, sizin kocaman bir balkonunuz var ama misafirlerinizinkisi küçücük."

İşte yine saraya laf söylemişti. Sowon kızdı.

"Lütfen kusura bakmayın, sarayımız sizi ağırlamaya layık değil."

Jeong Han güldü.
"Şaka yapıyorum canım bu kadar kızmayın" sonra dönüp güneşi seyretmeye koyuldu.

Sowon "nerden çıktı geldi şimdi bu?" diye düşünürken birden üstünde geceliği olduğunun farkına vardı. Bu çok saygısızca ve etik dışıydı, bir misafirin önünde bu kılıkta duruyor olmak onu utandırmıştı.
Kızararak bir iki adım geri attı.
"Lütfen kusura bakmayın, şimdi ayrılmam gerek. Siz keyfini çıkarın."dedi ve aceleyle balkondan çıktı.

Prens Jeong Han, Sowon'un arkasından baktı, sorunun ne olduğunu anlayamamıştı. Çünkü onun gecelikleriyle durduğunu farketmemişti. Buraya onunla konuşmak için gelmişti ama görünüşe bakılırsa Kraliçe Sowon onunla yalnız kalmaktan haz etmiyordu. Acaba nedeni küçükken ona kötü davranması olabilir miydi? Bir süre daha güneşi seyretmeye devam ettikten sonra kahvaltıya hazırlanmak için odasına döndü.

Kahvaltı esnasında Sowon bir süre utançtan Prensin yüzüne bakamadı. Ama Jeong Han'ın ne kadar rahat olduğunu gördükten sonra o da rahatladı.

Prens Jeong Han, yumurtasını kaşıklarken bir yandan da Prensesler ile sohbet ediyordu. Burada kaldığı süre boyunca onlarla çok iyi anlaşmıştı. Onları sanki kırk yıllık ahbapı gibi yakın görmeye başlamıştı. Çünkü Prensesler gerçekten sıcak kanlı ve rahat insanlardı. Onları hiçbir zaman sahip olamadığı kız kardeşleri olarak düşünmek hoşuna gidiyordu.

"Bugün burada ki son gününüz..." dedi Umji üzgünce

"Evet, bugün nereyi gezmeliyiz sizce?" diye ekledi Eunha

SOUGIN EFSANESİWhere stories live. Discover now