four

53.4K 1.1K 342
                                    

"Bir kadeh daha Le Comtoi, lütfen." Garson, pürüsüz hareketlerle masadaki şarap şişesini aldı ve kadehimi yarıya kadar kırmızı şarapla doldurdu.

"Teşekkürler."

Garson'un gözden kayboluşunu izledikten sonra yemeğime tekrar geri döndüm.

"Fransız yemekleri cidden çok lezetli"

Masanın diğer ucunda oturan, Bay Brag'a bakıp onu onaylarcasına mırıltılar çıkardım. Kendisi 50 yaşlarında, evli bir adamdı. Karısı Bay Brag ise yanına başında oturuyordu ve geldiğimizden beri birbirlerine bakıp sevgiyle gülümsüyorlardı.

Kızları Annamaria ise karşımdaki sandalyede oturmuş, kırmızı şarabından bir yudum alıyordu. Konuşmalarından anladığıma göre Calum ile aynı okulda, hatta aynı sınıftaymışlar. Sarı saçları, beyaz teni ile uyum içerisindeydi. Güzel bir fiziği vardı ve bu fiziğini ortaya koymaktan hiç çekinmemişti. On dokuz yaşında olmasına rağmen üzerindeki kırmızı mini elbiseyi çok güzel taşıyordu. Böyle sade veya hoş değilde, daha çok seksi görünüyordu. Bense diz üstü siyah, sade bir elbise ile ne seksi, ne hoş ne de sade duruyordum. Elbise, cenaze elbisesi gibiydi ve bu beni bunaltıyordu. Ama böyle aile yemeklerinde buna katlanmak zorundaydım. Adamın arkadaşları hepsi yaşlı ve böyle giyinen insanlardı. onlara ayak uydurmak zorundaydım.

Anna, ona baktığımı fark ettiğinde bana baktı ve içtenlikle gülümsedi. Bende ona karşılık verirken kadehimen bir yudum daha aldım. Şarap cidden pahalıydı ve bağımlılık yapan bir tadı vardı. Bu içtiğim üçüncü kadeh olmasına rağmen hâlâ ilk kadehi içiyormuş gibiydim. Adam, yavaş olmamı söylesede onu dinlemedim.

"Londrada kaç gün kalacaksın, Adam?" Bay Berg'in yöneltiği soruyla Adam çatalını yere bıraktı ve peçeteyle ağzını sildi.

"Ah, bunu söylemesi zor fakat her şey istediğim gibi giderse on günde dönmüş olurum."

"Karından ve çocuklarından ayrılmak zor olacak. Heleki karından. Daha yeni evlisiniz ve evliliğinizin tadını çıkaramadan ayrılıyorsunuz."

Bayan Berg'in 'evliliğinizin tadını çıkaramadan ayrılıyorsunuz' cümlesinin altındaki asıl şeyi görmezden geldim. Niye çenesini kapatıp sadece yemeğini yemiyordu ki? Calum, kadının ne demek istediğini anlamış olacak ki dudakları anında kıvrıldı. Sol tarafımda oturduğu için, dirseğimi karnına geçirmem o kadar da zor olmayacaktı. Ama kendimi frenlemem gerektiğini biliyordum bu yüzden Calum'u da es geçerek Adam'ın elini kavradım.

"Sadece iş için gidiyor. Temelli gidiyormuş gibi konuşmayın, lütfen. Daha önümüzde uzun bir zaman var."

Adam, elinin üzerindeki elimi aldı ve dudaklarını götürdü. Narin bir öpücük bıraktıktan sonra şefkatle elimi sıkttı. Ona karşı böyle cumleler sarf etmemi seviyordu ve bende bu cumleleri doğru zamanda ve doğru yerde kullanmaktan hiç çekinmiyordum.

"Cidden çok şanslısın Hood. Uzun zamandan sonra kendine iyi bir hayat arkadaşı buldun."

Bay Berg'in dediği şey üzerine rahatsızca kıpırdandım. Kimse Calum'un annesinin bu yemek masasında isminin anılmasından hoşlanmamıştı. Bay Berg bunu her ne kadarda saf bir kalple söylemiş olsa da, bu herkesi germişti.

Anna, sonunda konuşması gerektiğini anladı ve "Adam amca gidince her gün size uğrarım, hem sende evde tek başına sıkılmazsın."

İyi bir fikirdi. Calumla yalnız kalmak istemediğimi var sayarsak bizde yatmasını bile teklif edebilirdim.

"Çok iyi bir fikir."

Yemeğin geri kalanı sıkıcı bir sohbetle devam ederken, buradan kaçıp gitmemek kendimi zor tutuyordum. Calum'a yan bir bakış attığımda onunda pek eğlendiğini söyleyemezdim. Bunun bir aile yemeği olmasına rağmen tarzından taviz vermemiş ve buraya bile serseri gibi gelmişti. Her zamanki gibi dağınık saçlar, ismini bile bilmediğim bir grubun tişörtü ve siyah, dar pantalon. Bu hep böyleydi. Aile yemeğinde bile.

Step MomWhere stories live. Discover now