İntikam

12.7K 833 1K
                                    

Bazen kafanızın o kadar karıştığını hissedersiniz ki hissettiğiniz duyguların karışıklığını tarif edecek kelimeleri bile bulmakta deli gibi zorlanırsınız. Sonra da ne hissettiğinizi anlamayacak kadar salak olduğunuzu düşünüp kendinize kızarsınız.

Ne hissediyordum? Korku mu? İntikam arzusu mu? Ne hissettiğimi anlamayacak kadar salaktım işte. Tek bildiğim şey kalbimin en derinlerinde oluşan yangındı ve kafamın içinde bitmeyen sorular.

O adam kimdi? Bizden ne istiyordu? Yaşadığımızı öğremişti peki peşimize düşecek miydi? Ve en önemlisi. Ben onu bulup öldürmeden o beni bulup öldürebilecek miydi?

Her kim olursa olsun yaptığı şeyin cezasını kendi canıyla ödemeye hazırlanmalıydı. Ailem mahvolmuştu ve ben bu konuyu es geçemezdim. Ben yapacağım şeyin cezasını çekmeye hazırdım. Ailemi dağıtan kişi de kendi cezasını ödemeye hazır olmalıydı.

"Felix kahvaltı!" Ablamın sesiyle resmen uyku akan yarı açık gözlerimi tamamen araladım. Banyoya ilerleyip yüzümü yıkadım. Başımı kaldırdığımda aynadaki yansımamdan korkacaktım resmen. Gözlerim uykusuzluktan tamamen şişmiş ve kızarmıştı ciddi anlamda korkunç görünüyordum.

Gece boyunca sadece düşünüp durdum. Ne düşündüğümü bilmeden düşündüm bazen. Bir karadelik vardı, beni içine çekiyordu ve bende çırpınmadan öylece karanlığa çekilmeyi bekliyordum. Yaşadığım şeyler normal değildi. İnsanlar nasıl benden normal olmamı bekliyorlardı ki?

Ağır hareketlerle banyodan çıkıp mutfağa yöneldim. Ablam masada oturmuş beni bekliyordu. "Günaydın." Zoraki bir gülümsemeyle söylediğim şeye gülümseyip o da günaydın diyerek karşılık verdi. Kendime kahve yapmaya koyulduğumda sorgularcasına bana baktı. "Kahvaltıda kahve mi içmeyi seviyordun? Bilsem yapardım."

Kahvemi alıp masaya oturdum. "Ben kahvaltı etmem. Minho'yu çok sinir eder bu hatta. Onun yanındaysam kahvaltı etmek zorunda kalırım diğer türlü salmaz çünkü." Gülerek anlatmıştım bunları. Çocuklar hakkında konuşurken istemsizce gülümsüyordum. Hayatımdaki tek varlıklarımdı onlar benim.

Gülümseyip yemeğine döndüğünde bu sefer konuşan kişi ben oldum. "Sen ne yaptın bunca yıl?" Yediği sandviçi geri bırakıp ağızındaki lokmayı bitirmeyi bekledi. "İyi bir üniversitede mimarlık okudum. Hatta burada kendime bir ev satın alıp altına mimarlık ofisi açmayı planlıyorum." Demek ki geri dönmeyecek Kore'de kalacaktı.

"Benden hala nefret ediyor musun?" Yüzü bir anda düştü ve yutkundu. Geldiği andan itibaren kafamı karıştıran en büyük soruydu bu ve artık gerçekten cevabını bilmek istiyordum. "Senin hakkındaki kötü düşüncelerim çocukluktaydı Felix. Çocukluktan çıktığımda yavaş yavaş doğruyu görmeye başladım. Senin hiçbir şeyde suçun yoktu."

Belki de diye geçirdim içimden. Artık neyin doğru neyin yanlış olduğunu ayırt bile edemiyorum. "O zaman neden gelmedin? Neden aramadın hiç beni?" Madem suçsuz olduğumu düşünmüştü ve benden nefret etmiyordu o zaman neden hiç bana ulaşmamıştı?

"Dayım izin vermedi. Eğer o bizi öldürmeye çalışan adam yaşadığımızı öğrenirse peşimizi bırakmazdı ve eğer yan yana olursak bizim yaşadığımızı öğrenme ihtimali daha da artardı. Bu yüzden bizi ayrı tuttular. Ben dayımın yanında güvendeydim seni de babamın yerine geçen arkadaşı kolluyordu. Yani yıllardır peşinde seni izleyen adamlar var. O adamın yaşadığımızı öğrendiğini duyduğumda yaptığım ilk şey buraya senin yanına gelmek oldu Felix."

Biraz soluklandıktan sonra devam etti. "Adam yaşadığımızı biliyor kaçacak mıyız savaşacak mıyız bundan sonrasını da artık biz düşüneceğiz." Yıllardır peşimde beni gözetleyen adamlar vardı ve ben bunu fark etmedim. Nasıl bu kadar dikkatsiz olabiliyordum? Dayım konusuna gelirsek iyiliğimizi düşünmüş olabilir ama bunu iki kardeşi ayırarak yapamazdı. Böyle bir hakkı yoktu.

Killer Love | Hyunlix Where stories live. Discover now