1.4

2.6K 234 25
                                    

jungkook: of içimde bir sıkıntı bir sıkıntı yani
of aman aman öyle böyle değil
bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır o derece
içim bir dertli bir sıkıntılı böyle
of be

taehyung: ne istiyorsun?

jungkook: ne isteyeyim canım yani
hafta sonu diyorum işte
içim sıkıldı diyorum

taehyung: jungkook

jungkook: ya sen ben diyorum işte
hafta sonu diyorum
birlikte diyorum
takılmak diyorum

taehyung: işim var

jungkook: işin olmasa kabul ediyorsun yani

taehyung: hayır ama işim var

jungkook: ne işmiş bu da taehyung ya
gel hafta sonu iki sohbet muhabbet edelim
annem kurabiye yapmış yersin

taehyung: kurabiye mi?

jungkook: evet
hem de senin en sevdiklerinden nişastalı

taehyung: tamam
yarım saate geliyorum

görüldü. 15.11

______

Zil çaldığında annemin fırından yeni çıkardığı kurabiyeleri didiklemeyi bırakıp kapıya doğru hızlı adımlarla ilerledim.

Annemin kurabiye yaptığı falan yoktu Taehyung yarım saate geliyorum dediğinde gerçekten yarım saate geleceğini bildiğim için yirmi dakikada hazır olabilen nişastalı kurabiyesini yapmasını istemiş ve o yaparken de başında beklemiştim. Kurabiler çıktığı gibi ağzıma tıkmaya çalıştığım için de küçük çaplı bir boğulma tehlikesi geçiriyordum ama iyiydim.

Kapıyı açtığımda Taehyung iyice soğumaya başlayan havada üstüne geçirdiği deri ceketi, kot pantolonu ve boğazlı kazağıyla karşımdaydı. İçeri girip botlarını kenara çıkarıp portmantoya da ceketini astıktan sonra benimle birlikte mutfağa ilerledi. Şaşırmamış gibi davranıp arkasından ilerledim çünkü deri ceketi ve onu çıkarmak Taehyung ile yan yana gelecek bir şey değildi fakat biz evde veremli gibi üşüyorduk ve cayır cayır kalorifer yakıyorduk bu yüzden içerisi oldukça sıcaktı ki ben kısa kollu giyiyordum.

"Taehyung hoş geldin oğlum, yeni çıkardım fırından sıcak sıcak yiyin." Annem eliyle tepsiyi gösterip konuştuktan sonra tezgahın üstünde çalan telefonunu eline alarak mutfaktan çıktı.

"Otursana." diyerek Taehyung'a doğru konuştuktan sonra mutfak dolaplarından geniş bir tabak alıp içine kurabiyeleri doldurarak tepsiyi masanın üzerinden aldım. Buzdolabının kapağını açtıktan sonra başımı arkaya doğru bana bakmakta olan bedene çevirdiğimde kısa bir an afallamıştım.

"Ne içersin, ben süt içerim genelde." dedim kapakta duran süt kutusunu alarak, Taehyung uzun uzun yüzüme baktı, bir şey demeye niyetli değil gibiydi zaten geldiğinden beri de konuşmamıştı.

"Zorla gelmiş gibi duruyorsun." dedim bütün moralim bozulurken, iki bardak alıp sütleri doldurdum. "Halbuki ikimiz de biliyoruz ki gelmek istemesen seni asla getiremezdim." dedim ve bardakların birini onun önüne diğerini de kendi önüme koyup karşısına oturdum.

Tabaktaki kurabiyeye uzanıp sütümün içine yarısına kadar batırdıktan sonra ağzıma atarak üstüne de biraz süt içtim.

"Vay be, bayağı iyi olmuş." dedim ağzım hafif doluyken. Yüzüme bakıyordu ama bir şey söylemiyordu, neden böyleydi bilmiyordum. Derdi benimleyse konuşacağını biliyordum ya da ona kapıyı açtığım an yüzüme yumruğu geçirirdi. Büyük ihtimal başka bir şey olmuştu ve söylemek istemiyordu.

Taehyung'la nasıl ilerleyeceğimi bilmiyordum sanki yaptığım her şey onu arkadaş olmaya doğru çekiyormuş gibi hissediyordum, arkadaş olmak istemiyordum. İlk baş yakın olmak için ona yanaşmıştım sonra da çok arkadaş ayağına gitmeyelim diye onu sinir etmeye başlamıştım, sırf yakın olalım diye basketbol takımına girmiştim, fotoğrafçılık kulübünde diye yalvar yakar kendimi aldırmıştım ama sanki benden bir gram bile etkilenmiyor gibi gözüküyordu.

Ne yaparsam yapayım onun için boştu, onun için herkes doluydu ama ben boştum işte.

"Tamam git hadi git, anneme işin çıktığını söylerim." dediğimde ellerini saçlarından geçirip bir tane kurabiyeyi ağzına alıp attı.

"Sürekli gitmemi söylüyorsun." dedi ağzındakini bitirdiğinde.

Gitmeni hiç istemiyorum Taehyung. Senden ufacık bir şey sezsem gerçekten içimde ne varsa sana dökeceğim, söyleyeceğim her şeyi ama bana öyle uzaksın ki, beni hiç sevmezmişsin gibi.

"Ne alaka? Asıl sen söylüyorsun sürekli gitmemi." dediğimde hafif bir sırıtmayla yüzüme baktı.

"Sana hiç git demedim." dedi sütünden birkaç yudum alıp bardağı elinde tutmaya devam ederken. "Tamam sana kızdım, bağırdım da bazen, hatta vurdum da ama sana hiç git demedim." dedi ve bardağı elinden bıraktı. Cam bardağın ve cam masanın birbirine çarptığında çıkardığı ses ona odaklandığım için irkilmemi sağladığında Taehyung'un bakışları yaptığı etkiden dolayı bardağın içinde hareket etmeye devam eden sütteydi.

Bana hiç git dememişti. Ona git diyen hep bendim. Bundan yıllar önce de, aylar önce de hatta günler önce de git diyen hep bendim. Bana ne kadar kızsa da sinirlense de ağzından hiç Jungkook git diye bir şey çıkmamıştı.

"Demedin mi?" dedim ani gelen şok ve içimi kaplayan amansız derin üzüntüyle birlikte. Yüzüme baktı. Başını iki yana salladı. "Demedim." dedi.

Demedim.

Derin bir nefes alıp ellerimi saçlarımdan geçirdikten sonra sağ elimi çeneme yaslayıp ona bakmaya başladım. Mavi saçlarının rengi açılmıştı, düz bir şekilde alnına iniyordu. Siyah boğazlı kazağı üstüne çok güzel oturmuştu, güzel duruyordu işte.

"Beğendin mi?" dedim ortamı dağıtmak için. Başını aşağı yukarı sallayıp beni yanıtladığında o da sağ elini çenesine yaslayıp bana bakmaya başladı.

"Taehyung." dedim ama devamını getiremeden telefonu çalmaya başladı. Cebinden çıkarıp arayan kişinin çağrısını yanıtlayarak kulağına götürdüğünde arkama doğru yaslandım ve kollarımı göğsümde birleştirdim.

Çok konuşmadı, hatta mırıltılar hariç sesi çıkmadı bile, telefonu kapattıktan sonra ayağa kalktı ve sandalyesini masaya doğru iterken bana doğru baktı.

"Yemedin bile?" dedim ayağa doğru kalktığımda.

"Yarın yerim." dedi ve mutfaktan çıktıktan sonra portmantodan ceketini alıp botlarını giyerek dışarı çıktı ve kapıyı ardından kapattı.

Yarın mı, yarın pazardı. Neden böyle demişti?

Salona geçtiğimde annem koltukta oturuyordu.

"Taehyung nerede? Gitti mi?" diye sordu ve önündeki televizyon ekranına bakmaya başladı. "Gitti." dedim. "Ben odamdayım." diye devam ederek merdivenleri çıkmaya başladım.

blow my mindWhere stories live. Discover now