3.4

1.4K 107 10
                                    

"Bak işte, kaç bin kez söylüyoruz kimse anlamıyor."

"Mal mısın Namjoon, biz ne yapalım senin tıp terimlerini."

"Kültür bu seni salak."

"Ben sana müzikten bahsediyor muyum?"

"Ben onları da biliyorum sen merak etme."

"Ay götüme bak sen, hava da yapıyor."

"Hava değil bu kültür."

"Kültürünü si-"

"Tamam, tamam bu kadar yeter bence." Yoongi, Jimin'in elini tutup kendine doğru çekerken Namjoon ve aralarındaki diyalog da bozulmuş oldu.

Hep beraber Hwa Kafe'de oturuyorduk, artık üniversiteli olsak bile dönüp dolaşıp buraya geliyorduk hepimiz. Burada oturmak zevkli oluyordu.

"Bıraksaydın ya, ne güzel izliyorduk." dedim elim Taehyung'un elinin içinde onun elinin dış kısmıyla parmaklarımla oynarken. "Seyir zevkini sikeyim." dedi Jimin kendini Yoongi'ye doğru yaslarken. Ortaya bir kahkaha bırakmama engel olamadım.

"Ya kızma hemen pamuk şekerim." derken Jimin müthiş bir hızla kafasını bana çevirdi. "Bana öyle seslenmemeni söylemiştim." dediğinde oldukça ciddiydi.

"O saçlarını pembeye boyatmadan önceydi, en azından Lee Taeyong gibi afet bir şeyler olmanı beklerdim ama sen resmen bir pamuk şeker oldun." dedikten hemen sonra başımı Taehyung'un omzuna yasladım ve saniyeler içinde onun başını başımın üstünde hissettim.

"Yanında Kim Taehyung varken de Lee Taeyong'a afet demen?" dedi Seokjin soru sorarcasına.

"Pembe saç üzerine konuşuyoruz Seokjin ama ben mavi severim böyle alev olanından." diyip başımı yerinden çektikten sonra Taehyung'la dudaklarımızı birleştirerek kelebek öpücüğü verdik birbirimize.

"Üniversite imajı bu." dedi Jimin dudak büzerek ve bu onu olduğundan iki kat daha tatlı yaptı.

"Hayır, bu kaybedeceği oyuna en önden bilet kesmiş bir Park Jimin." dediğimde onu daha ne kadar sinirlendirebilirdim acaba çünkü cidden sinirleniyordu, bunu gayet hissedebiliyordum.

"Delirecek birazdan." dedi Namjoon önündeki Milkshake'i beyni donmayacakmış gibi hüpletmeden hemen önce. Sonra acı bir inleme bıraktı ortaya. "Salaksın ya salak." dedi Seokjin Milkshake'i önünden çekerken.

Hepimiz güldük, yüzümde böyle sürekli gülümseme olması hayatımı gerçek anlamda pozitif bir yönde etkilemişti. Taehyung'la iyi giden ilişkimiz sağ olsun gülümsemeden duramıyordum.

"Bir şeyler yemek ister misin?" dedi Taehyung kulağıma doğru, dudakları hafiften tenime sürtünmüştü ve o yakınımdan ayrılacak gibi durmuyordu.

Başımı ona doğru çevirdiğimde burunlarımız neredeyse birbirine çarpacaktı.

"Canım şu an bir şey istemiyor." dedim dudaklarına bakarak. "Emin misin?" diye konuştuğunda onun da gözleri benim dudaklarımdaydı.

"Hayır!" diye sert bir ses karıştı aramıza. "Hayır ya, önümde olmaz." dedi Jimin.

"Aptal mısın?" dedim sinirle. "Ne alaka?" devam ettim. "Olmaz işte ya, görmek zorunda mıyım?" dedi. "Ben seni görüyorum ya her gün." dediğimde gözlerini devirdi.

"Olmaz." diye kısık bir sesle son kez söylediğinde başımı başka yöne çevirip Taehyung'un kucağından kalkarak kendimi yandaki sandalyeye attım.

"Keyfi yok işte, uğraşmayın birbirinizle." dedi Namjoon sakin bir ses tonuyla. Başımı trip attığımı belli etmek için aynı zamanda da suratımı düz tutarak cama doğru çevirdim.

"Trip atıyor." dedi Yoongi.

"Üfff, sizin ilişkinizi de anlamıyorum ben ya." dediğinde Seokjin, Yoongi ona seri bir dönüş yapmıştı ve bakışları sertti. "Ne dedim? Bakma öyle kırılırım, ağlarım." derken Yoongi'nin bakışları yumuşamış ve kafasını çevirerek başını Jimin'in sırtı ile omzu arasına bir yere yaslamıştı.

Bugün herkes bambaşka duygular içindeydi, yine de burada sağlam bir şekilde oturuyor olmamız beni her seferinde şaşırtmayı başarıyordu.

"Hepiniz sıkıcısınız bu arada." diye konuşmaya devam edip ayağa kalktıktan sonra Namjoon'un elini tutup onu da kaldırdı Seokjin.

Birden ortadaki hava değişmişti ve gerginleşmişti.

Birlikte kafenin çıkışına doğru ilerlerlerken Namjoon arkasını dönüp bize kısa bir el sallamıştı, ben de hafifçe kafamla görüşürüz işareti yaptım.

Şimdi sadece Yoongi, Jimin, ben ve Taehyung kalmıştık. Ortam az öncekinden de daha gergindi çünkü ne zaman Taehyung'a doğru bir hamle yapmak istesem Jimin'in bakışları beni buluyordu ve gülme istediğimi körüklüyordu fakat sinirli bir pamuk şekerin yapabilecekleri oldukça kötü olabilirdi.

Yoongi ile daha çok vakit geçirmek istedikçe o sanki bunu yapmak istemiyormuş gibi toplu buluşmalar ayarlıyordu. Bu durumun Jimin'i üzdüğünü ve sinirlendirdiğini görebiliyordum. Durum böyle olunca da bize sarıyordu, bu da benim sinirimi bozuyordu.

"Böyle duracak mıyız?" dedi Yoongi. "Başka bir yere geçelim bari en azından bir aktivite yaparız." dedi Yoongi. Jimin birden Yoongi'nin kucağında kalktı ve konuşmaya başladı.

"Ben bir lavaboya gidiyorum." dediğinde ben de hemen olduğum yerden kalktım. "Ben de gidip geleyim." diyerek hemen arkasından ilerlemeye başladım.

"Delireceğim." dedi Jimin lavaboya girer girmez. Bana doğru döndü ve sözlerine devam etti. "Hiç yalnız kalamayacağız herhalde biz, alınma ama biraz yalnız vakit geçirmek istemem suç değil değil mi?"

Asla alınmamıştım, biz Taehyung'la fazlaca yalnız kalabiliyorduk. Hatta bazı toplu buluşmalardan bile son anda kaçtığımız oluyordu ama teklifleri ve ayarlamaları genelde Yoongi yaptığı için onlar her şekilde gidiyorlardı.

"Dur şimdi sakin ol." dedim. Ellerini fayansa yasladı. "Şimdi benim gitmem lazım diye bir şey uydurayım, Taehyung'la birlikte çıkarız. Siz de yalnız kalın, bir yerlere gidin. Sahile gitsenize." diye teklifte bulundum son cümlemde de.

"Tamam yapalım bunu." dedi. Anında yumuşamıştı. Yüzü gülmüştü, zaten o pembe saçlarla etrafta salak salak dolaşırken çok tatlı gözüküyordu.

Geri yerimize döndüğümüzde arkadaşıma yardım olsun diye ayarladığım plan işleyişini yitirmişti çünkü Yoongi ve Taehyung kasadalardı. Yanlarına ilerlediğimizde de kafeden çıktık.

Sanki biz az önce olanların hepsini onların yanında konuşmuşuz gibi şaşkınlıklar içinde birbirimize görüşürüz demiş ve ikili ikili arabalara dağılmıştık.

Taehyung'un yanına yolcu koltuğuna yerleştiğimde meraklı bir yüz ifadesi ile ona döndüm. "Sen mi bir şey söyledin?" dedim. Hafifçe güldü ve arabayı çalıştırıp ilerlemeye başladı. "Yalnız kalsınlar istedim." dedi derin bir sesle. Sonra arabayı adım kadar iyi bildiğim evine sürdü.

Evinin önüne seri bir park yaptığında arabadan aynı anda inip evin içine de acelemiz var gibi girmiştik.

"Acıkmadığını söylemiştin değil mi?" dedi Taehyung suratında yandan bir gülüş vardı görebiliyordum. Ceketini çıkarıp portmantoya asıyordu. Mutfağa doğru ilerledi, ben de arkasından gidip tezgaha bedenimi yasladım.

"Aslında..." diye mırıldandım. Yan tarafımdaki buz dolabına yöneldiğinde tek eliyle kapağı açtı, diğeri de yanından sarkıyordu. Yanında sarkan kolunun Bileğine parmaklarımı dokundurup zaten giydiği kısa kollu tişörtünden yukarı doğru hareket ettirmeye başladım.

"Biraz acıkmış olabilirim." dedim. Başını çevirip bana baktı. Buzdolabı kapağını tutan eli yavaşça oradan ayrıldı ve kapak kendi kendine kapandı. Taehyung bütün bedenini bana doğru çevirdikten saniyeler sonra beni kendine çekip belimi sıkıca tuttu.

Dudakları dudaklarımın üstüne kapandığında kollarım anında boynuna dolandı ve havalandım. Orada başlayan sıcak dakikaların ardından yatak odasına geçmemiz hiç uzun sürmedi.

blow my mindWhere stories live. Discover now