2.4

2.4K 216 48
                                    

Bahçe kapısını da arkamdan kapattıktan sonra boş ve sessiz sokakta sesi kulaklarıma ulaşması çok da zaman almayan gri Porche'u gördüm. Yavaşça durduğum yere ulaştığında kendimi gerçek anlamda oldukça gergin hissediyordum. Sanki isteksizdi. Benimle bu partiye gelmek istemiyormuş gibiydi. Gerçi ona nasıl böyle bir teklif yapmıştım kendime şaşırıyordum.

Arabaya bindiğimde oldukça seszdik, Taehyung kemerimi bağlamamı beklemiş ve ben bitirir bitirmez hızlı bir kalkış yapmıştı.

"Camı açabilir miyim?" dediğimde kafasını kısa bir an buraya doğru çevirip başını salladı. Camı az bir şekilde araladığımda yüzüme gelen hava ile gözlerimi bir iki kez kapatıp açtım. Taehyung'a doğru başımı çevirdiğimde siyahlar içindeydi, siyah tişört, pantolon ve deri ceketi ile yine mavi saçlarını parlatıyordu. Sonra kendi üstüme baktım.

Ben de onun kadar siyahtım bu gece, sadece giydiğim siyah tişörtün üstünde biraz desenler vardı, onun haricinde ceket olarak deri ceketimi almıştım ben de.

Çok yakışıyorduk bence. Yani ona bakınca kendimi onun yanında görmeden yapamıyordum. Ellerini tutmayı hayal etmeden ya da onun yanında yürüdüğümü hayal etmeden duramıyordum gerçekten. Birbirimize bakışlarımız bile bambaşkaydı bizim.

Derin bir nefes verip koltukta biraz yayıldığımda altımızdaki arabaya nazaran yavaş sürüyordu. Verdiğim sesli nefese karşılık bana doğru bir bakış attı ve kırmızı ışıkta yavaşlayarak durdu.

"Neyin var?" dedi tamamen bana bakarken.

Tamam ben yüzsüzsün tekiyim, hovardaydım da aynı zamanda, sürekli espriler yapardım, dalgacı takılmayı da severdim ama onun yanında susup kalıyordum işte. Ne söylesem diye düşünmeden duramıyordum.

Hazırlıkta onu etrafta görürdüm, liseye başladığımız ilk andan beri mavi olan saçları en büyük zaafım haline gelmişti gün geçtikçe. Hazırlıkta çok yakın değildik, sonradan birbirimizi göre göre, arkadaşlarımızın birbiriyle de arkadaş olması gibi durumlarla yakınlaşmıştık iyice.

Onunla tanışmam gerçi tam bir kaos ortamıydı.

Basketbol takımına ilk girmek istediğimde o zaten takımdaydı, seçmeler vardı ve ben çok da iyi oynayan bir oyuncu değildim. Elemelerde o da vardı, takıma alınabilecek potansiyeli olanlara bakıyordu, ben takıma giremeyeceğimden yüzde yüz emin bir şekilde seçmelere girmiştim. O zamanlar Jimin'le aramızda dalga geçmek için her şeye başvururuz falan demiştik fakat o ortaokulda bileğini incittiği için takıma girmek istememişti. Bu yüzden daha az zararlı gördüğü şeylere başvururken ben koşarak basketbol takımına adımı yazdırmıştım.

Aslında ona pas atma olayım buralara kadar dayanıyordu, ilk ve son defa o seçmelerde oynanan oyunda takım olmuştuk ve ben elime geçen bütün toplara ona pas attığım için takım güzel bir şekilde oyunu kazanmıştı, ben de takıma girmeye hak kazanmıştım.

"Bir şeyim yok." dedim ve sustum.

Hoseok'un evine geldiğimizde oldukça sessiz bir yolculuk olmuştu. Taehyung arabayı evin karşısına park ettiğinde ilk önce ben indim. O da arkamdan geldi.

İçeri adımı attığımda durdum, benim durmamla o da durdu. Gerçekten bu gece ben nereye gidersem o da benimle oraya gelecekmiş gibi görünüyordu.

İleride koyu renk koltuğun üstünde oturan ikiliyi gördüğümde derin bir nefes aldım. Dokuz çok da geç bir saat değildi ama Hoseok ve arkadaşları partiyi çoktan başlatmış gözüküyorlardı. Etrafta alkol kokusu ve sigara karışımı kokular yoğundu ve ben holün ortasında Taehyung'la dikiliyordum.

blow my mindWhere stories live. Discover now