2.4

225 29 45
                                    

Hani bazı anlar vardır ya. O anı yaşamaktansa acı çekerek ölmeyi yeğlersiniz. Hayatımda zaten böyle düşündüğüm birçok anım vardı çünkü hiç normal bir hayata sahip olamamıştım ne yazık ki. Bu duyguyu tatmama rağmen hiçbirinde bu kadar ölüm kokmamıştı burnuma.

O geri dönmüştü. Çocukluğumda bana tecavüz eden sözde bana psikolojik yardımda bulunacak kişi. Ruh sağlığımı alıp paramparça etmişti oysaki.

"Şimdi güzelim, sesini çıkarma ve bana doğru gel. Ha, eğer yok dersen arkadaşın Jennie tam karşısında duran nişancının kurşunuyla melek olur. Seninki gibi yalan değil gerçek bir ölüm olur bu sevgilim. Bu yüzden seni buraya bekliyorum."

Kanımın çekildiğini hissetmiştim derimin altından. İlk duyduğum anda anlamıştım kim olduğunu. Zaten çocukluğumu mahveden bu sesi tanımasam ayıp olurdu. Kim Junseok geri dönmüştü.

Onu bana yazdığı zaman başımdan def ettiğimi sanmıştım ama bu adam sandığımdan daha zekiydi anlaşılan.

"Lan orospu çocuğu ne istiyorsun yine?" Söylediklerimin üstüne bir kahkaha sesi yankılanmıştı boş sokakta. Sonra kahkahanın sahibi devam etti. "Ne istediğimi çok iyi biliyorsun Jisoo."

"Jennie'yi rahat bırak." 

"O zaman gel buraya."

Kolay mıydı ölüme doğru yürümek? İnanın bana o kadar kolay gelmişti ki o an. Kardeşimin ölmesindense bile bile ölüme yürümeyi tercih ederdim. Birileri için ölmeye alışıktım zaten.

Yutkunmuştum karanlıktan gelen sese doğru bir adım atarken. İğrenç yüzünü görene kadar kesintisiz yürüdüm. Kolumu elinin sarmasıyla tüm tüylerim diken diken olmuştu. Derimi kazımak istiyordum. Bana yine dokunuyordu ve yine etlerimin çürüdüğünü hissediyordum.

Beni arabaya doğru fırlatınca tereddütle arabaya binmiştim. Ben arka koltukta otururken onun sürücü koltuğunda oturması işime gelmişti. Elimi cebimde taşıdığım mini parfüme attım o arabayı çalıştırırken.

Hızla arabayı döndürdüğünde boş sokakta bu sefer lastik sesi yankılanmıştı. Partinin olduğu sokağa geçerken görmüştüm ağlayarak saçlarını çekiştiren Namjoon'u ve onu sakinleşirmeye çalışan arkadaşlarımı.
Ben de aynı zamanda hıçkırarak ağlamaya başlamıştım.

"Ah Jisoo'm," dudaklarını büzerek konuşması sinirimi hoplatırken devam etti. "Ağlamana dayanamıyorum bu yüzden sana gerçekleri anlatacağım. Daeyeon benim adamımdı ve partide Namjoon ondan ayrılınca onu zorla öptü. Namjoon'un Daeyeon'dan ayrılamama nedeni ise yine bendim. Namjoon'u uzun süredir gizli bir numaradan tehdit ediyorum. Ona attığım fotoğraflarda hep senin gizlice çekilmiş fotoğrafların var. Seninle tehdit ettim zavallıyı. O iyi birisi ama sana göre değil Jichu'm.-

"Allah senin belanı versin piç kurusu!"
Sinirle çığırırken aynı zamanda parfümü gözüne boşalttım. Gözünü tutup bağırırken direksiyon hakimiyetini kaybetmişti bile. Arkama yaslanıp kaza yapmayı bekledim. Daha çok ölmeyi bekledim desek yeridir. Sonunda araba elektrik direğine doğru ilerlerken gözümü bile kırpmadım. Aklımda ve kalbimde tek
bir şey vardı ve tüm dünyayla iletişimi kesmiştim.

Araba gürültüyle parçalanırken yavaş yavaş bilincim kapanıyordu. Ama yine aklımda onun güzel yüzü vardı.

Ben ikinci ölümümü da Namjoon'u düşünerek yaşamıştım...

- - -

Ölmedim sevinmeyin hemen

Bu bölüm böyleydi gereksiz işte...

Diğer bölüm bir sürprayzım var sizlere.

Junseok'u hatırlamayanlar için; ilk bölümlerde Jisoo'ya anonimden yazan biri vardi ve onun yaşadığını biliyordu. Sonra Jisoo onu polise vermişti ve tutuklanmıştı. Ama bu bölümde geri döndü. Taaa o bölümü yazarken Junseok'u geri döndürmeye kararlıydım ehehhe.

Bölüm nasıldı? Umarım beğenmişsinizdir...

Sizi seviyorum muck ;3

Yelly🍷

loser, namsooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin