3. Bölüm

1.2K 128 100
                                    

Anneme benzeyen kadın bize çorba getirmiş ve zorla yedirmeye çalışmıştı. Canım istemiyordu çünkü aç falan değildim ama üzülmemesi için birkaç kaşık almıştım. Zaten pek keyfim de yoktu. Şu an Jungkook ve ben oda da boş boş duruyorduk. "Biz ne yapacağız hyung? Nasıl geri döneceğiz?" Cevap veremeyeceğim sorulardı bunlar.

"Yapacak bir şey yok. Sadece ayak uydurmaya çalışacağız. Sonrasında ne olacak hiç bilmiyorum." Elbiseyi çekiştirerek yürümeye çalıştım. "Umarım kralın önünde düşüp kendimi rezil etmem." Turuncu saçlarım sanki olduğundan biraz daha uzamış gibiydi ve gerçekten fena görünmüyordum. Kendime hayran olmuştum.

"Hyung biz burada ne halt edeceğiz?" Düşününce ben de ne yapacağımızı bilmiyordum. Saray işlerinden anlamıyordum. Biri şunu tut götür dese yapamayabilirdim ama bir şekilde sarayda ve güvende kalmamız gerekiyordu. Jungkook ile birbirimize bakarken kapı tıklandı ve anneme benzeyen kadın içeri girdi. "Kral ikinizi de huzuruna bekliyor." Bir bu eksikti.

"Neden çağırıyor?" Dediğimde "Bilmiyorum." Dedi. Gidip öğrenecektik. Başka çaremiz yoktu. "Kalk Jungkook gidiyoruz." Kadın önde biz arkada olmak üzere kralın yanına gittik. Kral Min'in karşısına çıkana kadar gayet iyiydim ama onu gördüğüm an tükürüğüm boğazımda kalmış ve birkaç kez öksürmek zorunda kalmıştım. Bana neden öyle bakıyordu? Korkuyordum.

Jungkook'a bile benden daha yumuşak bakıyordu. Gözleri beni bulduğunda kaşları çatılıyor, çenesi geriliyordu. "Sen ve kardeşinin ordu da görev almasını istemiyorum. Sarayda gözümün önünde çalışacaksınız." Dedi Kral Min. Bu iyi sayılabilirdi ama beni rahat bırakacağını sanmıyordum. "Neden?" Diye sordum. Neden bizi gözünün önünde istiyordu? Bunu bilmeye hakkım vardı.

Sorduğum soru karşısında etrafımdakiler 'aferin geri zekalı' der gibi bakmıştı bana. "Kararlarımı sorgulamak sana düşmez." Gözlerini kıstı. Ne istiyordu benden? "İkinizle saray görevlisi Jimin ilgilenecek." Kralın döndüğü tarafa döndüğümde birinin eğildiğini görmüştüm. Eğer bu eğilen kişi Jimin ise bayağı tatlı bir şeydi. Çok iyi anlaşacağımıza emindim.

Kral ile bir süre konuştuktan sonra daha doğrusu kendisi konuştuktan sonra ben ve Jungkook Jimin ile mutfağa geçmiştik. Bayağı büyük bir yerdi. Ayrı ayrı tezgahlar bulunuyordu ve bir sürü de yemek hazırlayanlar vardı. "Bahçe işlerinden anlıyor musunuz?" Dedi Jimin. Bayağı kibar birine benziyordu. Aşırı tatlıydı. Yanaklarını sıksam bana kızar mıydı acaba? "Hayır." Dedik Jungkook'la. "Yemek yapmayı biliyor musunuz?"

"Aslında hamburger ve pizza yapabiliyorum ama onun haricinde pek bir şey bilmiyorum." Dedim ve Jimin bana anlamamış gibi baktı. "Dediklerin ne? Hiçbir şey anlamadım." Jungkook'un omzuma vurmasıyla kendime gelmiş ve yaşadığımız zamanın çok gerisinde olduğumuzu hatırlamıştım. Çok aptaldım! "Bunları kılıç eğitimi aldığım yer de öğrendim ama kral büyük ihtimalle beğenmez. Kısacası benden bir cacık olmaz."

"O zaman şöyle yapalım. Siz bir süre sofra kurmaya yardım edin ve getir götür gibi işler yapın." Bu ikimize de uyardı. Sanırım sofra kurabilirdim. Yapamazsam da en fazla azar işitirdim o kadar. "Ne zaman kuracağız?" Dedi kardeşim. "Hemen şimdi. Siz burada bekleyin. Ben gidip geliyorum." Jungkook ve ben birbirimize bakmıştık. "Hyung en kısa sürede kendi zamanımıza geri dönmeliyiz. Yoksa burada çürüyüp gideceğiz."

İsyan moduna giren Jungkook kendini yerlere atmak istiyordu ama bunu yapamazdı çünkü insanlar bize uzaylıymış gibi bakıyordu. "Geldim!" Jimin anında yanımıza varmış ve "Siz şunları alın. Ben de orada size düzeni göstereceğim. Lütfen dikkat edin ve özellikle de sen dikkat et. Kral senin tavrından hiç hoşlanmadı." Dedi bana. O beni gördüğü an midesi bulanmış gibi davranıyordu zaten. Tezgahta duranları elimize almış ve Jimin'i takip etmiştik.

Travel |Sope✔Where stories live. Discover now