10. Bölüm

951 120 82
                                    

Kitabın dışında gezdirdim gözlerimi. Adı ve kap tamamen Jungkook ile aradığımız kitapla aynıydı. Çok garipti. Acaba o kitap bu olabilir miydi? Bizi geleceğe götürebilir miydi?

Tozlanmış ve yıpranmış olan kitabın orta da ki boş sayfalarını açtım. Burada daha öncesinde boş olan sayfalar şimdi doluydu. Yeni yazılmış gibiydi. Mürekkep akmıştı ve bazı kelimeler okunmuyordu. Bazı sayfalar ise hala boştu. Şimdi bu sayfaları doldurmadan dönemeyecek miydik?

En son yazılmış olan sayfayı açıp son cümlesine baktım. Anlamlı şeyler yazmıyordu. Dönmemiz için gerekli ipucu falan da yoktu. Bahçe de bizimle düşmüş olan kitap buraya nasıl gelmeyi başarmıştı? Ortada ne dönüyordu?

Bu kitabı Jimin veya Jungkook'a söylemeli miydim bilmiyordum ama söylersem hemen şimdi dönmek için bir yol bulabileceklerini hissediyordum. O yüzden söylemek yerine biraz daha burada kalıp zaman geçirebilirdik bence. Sayfalar tamamlandıktan sonra yeni bulmuş gibi yaparak ikisine de anlatırdım. Peki bu kitabı nasıl saklayacaktım? Jungkook'un bulmaması için elimden geleni yapmalıydım.

Kitabı yine dolaba koyup Jungkook'un kıyafetlerini hep ben hazırlayıp versem şüphelenir miydi? Tabii ki de şüphelenirdi. Ya da kitabı yok etmeliydim ama bunun sonucunda ne olacağını bilmiyordum. Belki bu bize zarar verebilirdi. Hiç dönemeyebilirdik. Bir çözüm bulmalıydım. Elim kolum bağlı oturamazdım.

Kıyafetleri çabucak düzgünce yerleştirdikten sonra kitabı yastığımın altına koyarak örtünün altına girmiş ve gözlerimi sıkıca kapatmıştım. Bunları yarın düşünmek istiyordum. Şu an uyuyacak ve yeni güne daha güzel başlayacaktım. Evet aynen öyle yapacaktım.

...........

"Hyung! Hadi kalk!" Jungkook başta beni nazikçe uyandırmaya çalışmış bunu başaramayınca da sinirlenerek beni sarsmaya başlamıştı. Canımı yakmasa da rahatsız ediciydi. Bu yüzden gözlerimi aralamıştım. "Tamam kalkıyorum." Dedim uykulu sesimle. Buraya alışmıştım. Garipsemiyordum. Buraya ait olmadığımı biliyordum fakat yavaş yavaş daha da güvende ve sıcak hissediyordum.

Hazırlandıktan hemen sonra aklıma gelen kitapla yerimde duraksadım. Jungkook çoktan çıktığı için kitabı rahatça elime alabilmiştim.

Bant gibi yapışkan tarzında bir şey bulmuş ve kitabı yatağımın altına yapıştırmıştım. Bu beni bir süre idare edebilirdi. Zaten kim yatağın altına bakardı ki? Jungkook ve anneme benzeyen kadın yatağıma dokunmuyordu. Başka biri de bakmayacağına göre güvendeydi. İyice yapıştırdığıma emin olduktan sonra hemen odamdan çıkmıştım.

"Sonunda gelebildin hyung!" Dedi Jungkook. Sanki çok geç kalmışım gibi konuşuyordu. "Bugün kral bağ bahçesine gidecekmiş." Dedi şaşkınca Jimin. "Normalde benim bildiğim kadarıyla krallar ve prensler böyle yerlere gitmezler. Bunu duyunca çok şaşırdım." Gidip ne yapacaklardı acaba? "Sen de gidecek misin?" Diye sordum ona.

"Hayır gitmeyeceğim." İşlerle koşuşturan insanlara Jimin'de eşlik etmişti. Çalışmak onu yormuyor muydu? Ben de yardım etmeye çalışırken "Saat kaçta gidecekler?" Dedim. "Birazdan gidecekler. Senin ve Jungkook'un taht odasına geçmen gerek." Biz de mi gidiyorduk yani? Mutlu olmuştum. Sarayda çok sıkılıyordum. Oraya gidersek biraz eğlenebilirdim belki.

"Hoseok hadi git. Zaten ikinizde geldiğinizden beri bana daha çok iş çıkardınız. Şimdi giderseniz kafam biraz rahat eder." Yalancı bir gülümseme ile konuşurken omzuna vurdum hafifçe. "Sen bize ayak bağı demek istiyorsun?" Turuncu saçlarımı geriye atarken "Yok canım. Asla öyle bir şey demem. Sen yanlış anlamışsın." Dedi. Kirlenen tezgahı hızlıca sildikten sonra ellerini yıkadı.

"Hadi Hoseok. Bekleme yapma. Bak Jungkook çoktan gitmiş." Cidden o ne zaman gitmişti? İnsan bir haber verirdi ya! "Tamam tamam gidiyorum!" Koşturarak mutfaktan taht odasına geçiş yapmıştım. Kral bugün daha farklı görünüyordu. Prens Seokjin ise olduğundan daha iyi gözüküyordu. Sadece bahçeye gitmiyor muyduk biz? Neden süslenmişlerdi ki? Yoksa bunun altında başka bir şeyler daha mı vardı?

Travel |Sope✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin