7. Bölüm

1K 118 39
                                    

Tepsiyi tezgaha bırakarak kafamı yukarı kaldırdım. Kral Min yine yapmıştı yapacağını. "Hoseok ne oldu? Neden buradasın?" Dedi yanıma gelen Jimin. "Kral benden çay istedi." Diyebildim sadece. O ise tepsiye baktı sonra anlamışçasına elini omzuma koydu. Gözlerim anında onu buldu. Bana güvenle gülümsüyordu.

"Çayı onunla içtin ve sana bir şeyler söyleyerek iyice aklını mı bulandırdı?" Tam olarak dediği gibi değildi. Evet bana güzel şeyler söylemişti. Biraz utanmıştım da ama aklım bulanmamıştı. Ya da bulanmışta olabilirdi. Hiçbir şey bilmiyordum. "Jimin sanırım ben yapamayacağım. Kral Min'in ufacık bir sözü bile beni etkiliyor. Ben ona karşı koyamıyorum." Gözlerim dolmuştu. Nedenini bilmiyordum ama ağlamak istiyordum. Ben hedefleri olan biriydim. Aşk denen şeyi hiç umursamamıştım ama şimdi kalbim onu görünce değişik atıyordu.

"Hoseok dönmeyi istiyor musun?" Elbette istiyordum. Her şeyim oradaydı çünkü. Ben burada onlar olmadan eksik hissediyordum ama bir yandan da gitmek istemiyordum. Kral Min'in bana hissettirdiği şeyler çok güzeldi. Gidesim gelmiyordu. Yanında kalmak istiyordum. "Kararsızım." Dedim. "Kararsızlığı bir kenara bırakıp düşünmen ve iyi bir sonuç elde etmen gerekiyor."

"Hepimiz için en iyisini yapacağım." Bardakları yıkayarak yerlerine yerleştirdim. Bugünlük bu kadar macera yeterdi. Kral Min'i daha fazla görmek istemiyordum. "Umarım doğrusunu yaparsın." Gülümseyerek mutfaktan çıktım. "İyi gezdin mi bari?" Dedi karşıma çıkan Jungkook. Sinirli gibiydi. "Evet gezdim." Yoksa o da Jimin gibi her şeyi biliyor muydu? "Hyung mümkünse bizim odamızdan dışarı çıkma. Kral Min bir an kollayıp peşinden geliyor çünkü."

Diyecek bir şeyim yoktu. "Sen çay yapmaya giderken seni izledi. Sonra da kendi kendine gülmeye başladı. Bu adam bir psikopat." Dedi. Böyle konuşmaması gerekiyordu. Biri duyarsa sonumuz gelirdi. "Jungkook Kral Min ne derse onu yapmak zorundayım. Karşı gelemem. Ona vaktim olmadığını söylediğimde rica ediyorum dedi. Ricası bile emir gibiydi. Boyun eğmek zorundaydım. Buna mecburdum." Yanımızdan geçen birkaç kişi bize baktığında Jungkook ile oradan uzaklaştık.

"Hyung ben sanırım dönmenin bir yolunu buldum." Dedi sessizce. Heyecanla ona baktım. Sonunda gidiyor muyduk? "Hani o kitap var ya. Yarısı boş olan. İşte onu bulmamız gerek. Bizimle geçmişe gelmiş olmalı. Eğer onu bulursak ve boş sayfalarını biz yazarsak belki dönebiliriz." Sanırım burada bir ben zeki değildim. Jimin bir sürü şey anlatıyor, Jungkook kafasını çalıştırıp dönebiliriz diyor. Ben ise Kral Min'in dediklerini düşünüyordum.

"Kitabın nerede olduğunu düşünüyorsun?" Dediğimde "Tam olarak nerede baygın bulunduysak oralardadır büyük ihtimalle." Dedi. Doğru söylüyordu. Yani bu demek oluyor ki o kitap bahçe de bir yerde. Bahçeye daha önce çıkmış ama doğru düzgün gezme fırsatı bulamamıştım. "O zaman hemen gidip arayalım." Kolumdan tutarak beni durdurdu. "Jimin'e de haber verelim. Belki o bu konuda bize yardımcı olabilir." Yine çok doğru söylüyordu.

"Biri benim adımı mı söyledi?" Jimin durduğumuz koridorun sonunda gözüktü. "Evet adını söyledik." Yanımıza geldi ve "Fısır fısır bir şeyler konuşmayı kesin. İnsanlar size bakıyor." Dedi.

"Nerede konuşacağız peki?" Dedi Jungkook. "Burada da konuşabiliriz ama fısır fısır değil. Gayet normal bir şekilde." İyi de insanlar yine bize bakar. "Jimin sen bizim buraya geldiğimizi gördüğünde yanımızda bir kitap falan da gördün mü?" Diye sordum. Gözleri kısıldı ve o anı hayal etmeye başladı. Umarım görmüştür.

"Aslında gördüm fakat siz saraya götürüldükten sonra tekrar oraya geldiğimde yoktu." Her şey giderek garipleşiyordu. "O kitabı bulmamız gerek." Dedi Jungkook. Kaybolan bir kitabı nasıl bulacağız ki? "Belki hala bahçededir ve sadece yer değiştirmiştir." Ben onu kolayca bulacağımızı sanmıyordum. Çok uğraşacaktık bence.

Travel |Sope✔Where stories live. Discover now