13. Bölüm -Final-

1.3K 139 136
                                    

"Hoseok hadi kalk evladım!" Bir çift elin beni dürtüklediğini hissediyordum. "Geç kalacaksın diyorum. Hadi kalksana!" Annemin sesi miydi bu? Gözlerimi açmış ve "Günaydın." Demiştim. "Sonunda kalktın." Eliyle alnını silerek gülümsedi. "Jungkook kalktı mı?" Diye sordum.

"Hayır hala yatıyor. Bugün okula gitmeyeceğim deyip duruyor." Yatağımdan kalkmayla başım dönmüş ve gözümün önünde birkaç sahne belirmişti. Bu da neyin nesiydi böyle? "Hoseok hadi gel! Taehyung ve Namjoon gelecek seni almaya! Beraber gidecekmişsiniz!" Elimi yüzümü yıkamış ve sonra da mutfağa geçmiştim. Az önce aklıma gelen şeyler gerçek miydi?

Kahvaltımı ettikten sonra dolabımdan bir şeyler çıkartarak giydim. Aşırı dalgınmışım gibi geliyordu. Çok yorgundum sanki. Saçlarımı taramak için aynanın karşısına geçtiğimde ufak çaplı bir şok geçirmiştim. "Neden saçlarım bu kadar uzun?" Odama giren annem dağılan etrafı toplarken "Son zamanlarda uzatmak istediğini söylüyordun. Hatırlamıyor musun? Siyahlıklar çıktıkça da onları turuncuya boyatmaya başladın." Bunları hatırlayamıyordum.

"Hoseok bir sorun mu var hayatım?" Anneme dönmüş ve ona sarılmıştım. Hiçbir şey anlayamıyordum. "Yok. Ben iyiyim." Dediğimde kapı zili çalmıştı. Arkadaşlarım gelmişti. Anneme zahmet vermeyerek kapıyı açmış ve onlarla beraber okula doğru yürümeye başlamıştık. Sessiz sessiz okula giderken Taehyung "Sen ve Jungkook kitap arıyordunuz? Bulabildiniz mi?" Dedi. Şaşkınca ona baktım. Evet en son kitap aradığımızı hatırlıyordum ama gerisi gelmiyordu.

"B-bulduk." Dedim. Bulmuştuk ama sonrasında bir şeyler olmuştu. Biraz daha zorlarsam hatırlayacaktım. "Okuduktan sonra ben de o seriye başlarım. Kral Min'in neler yaptığını merak ediyorum." Kral Min? Onun kitabını arıyorduk en son. Öyleydi sanırım. "Hoseok ne düşünüyorsun?" İyi görünmüyor muydum? Herkes bir şeyim olduğunu sanıyordu. "Hiçbir şey."

"Dün sen kantine giderken ben biriyle tanıştım. İyi birine benziyor. Seni de onunla tanıştırmak istiyorum." Dedi. "Olur." Dedim sadece. Kafam çok karışıktı ve ben bir türlü neler olup bittiğini anlayamıyordum. O kitap aradığımız günden sonra doğru düzgün bir şey hatırlamıyordum. Sadece o yüzü yaralı olan kral ile biraz vakit geçirmiş ve hatta sarayında kaldığımı hatırlıyordum. Bu çok saçmaydı.

"Benim dersim 15 dakika sonra başlayacak. Siz gidin." Dedi Namjoon hyung. "Tamam. Artık sonra tanıştırırım sizi ama hiçbir yerde de göremiyorum ki onu." Dedi bana bakan Taehyung. Nasıl olsa bir şekilde tanışacaktık. Ha şimdi ha sonra. Yani fark etmezdi.

Taehyung ile birkaç dakika oyalanırken telefonum çalmıştı. Arka cebime sıkıştırdığım telefonu zor zahmet çıkarmış ve açarak kulağıma götürmüştüm. "Efendim Jungkook." Dedim. "Hyung ben, ben bir şeyler gördüm." Sesi titriyor ve kelimeleri tamamlamakta güçlük çekiyordu. "Anlamadım."

"Hyung biz Kral Min'in zamanındaydık. Hatırlıyorum. Sen nasıl geldin bilmiyorum ama ben kendim kapıya ilerledim. Uyandığımda evimizdeydim." Kurduğu cümleler bana hiç yabancı gelmiyordu. Bu olanlara bir anlam veremiyordum. "Jungkook benim de aklımda kesik kesik bir şeyler ama çözemiyorum. Bunu ben döndüğümde çözelim mi?" Dedim. Şu an bunları düşünerek beynimi yormak istemiyordum.

"Hayır hyung. Ben oraya geleyim beraber eve gidene kadar konuşuruz." Deyip kapattı. Gerçekten garip şeyler oluyordu. Bunu en yakın zamanda atlatmalıydık. Yoksa her gün düşünüp duracaktım. "Siz ne konuştunuz az önce? Jungkook ne kadar saçma şeyler söyledi." Kardeşimle konuşurken kulağını yaklaştırıp iyice dibime girerek bizi dinlemişti. Bu yüzden duymuştu her şeyi.

"Rüya görmüş işte. Boşver." Diyerek geçiştirmeye çalıştım. Bana şüpheli bakışlar gönderse de umursamamıştım. "İnanmış gibi yapayım bari." Demişti.

Travel |Sope✔Where stories live. Discover now