[pörpıl, keyifli okumalar diler.]
Tam dört gecedir, Yoongi ve Hoseok ile durmadan içmiş tam anlamıyla ipleri koparmıştık. Bazen eve gelecek gücü bile bulamıyor yol üstünde bir mağazaya uğrayıp üstümü değiştirerek eğlenmeye geri dönüyordum. Onlarda ben de bu kısa soluklu Fukuoka kaçağından oldukça memnunduk. Hayatımızın son gençlik zamanlarını biraz ipleri kopartarak harcama fikri kulağa fena gelmiyordu. Nerdeyse otuz olmak üzereydim. İşler ciddileşmeden daha fevri şeyler yapmak isteyen bir tarafım bu bataklığa düşmüş gibiydi.
Her şey dün geceye kadar olabildiğine normal ilerlemişti.
Çarşambaları Fukuoka merkezdeki çok özel bir kulüpte yer ayırtmak zor oluyordu. Tabi benim için değildi. Hazır arkadaşlarım buradayken onları iyi ağırlamak istiyordum. Bu yüzden onları dün gece oraya götürmüştüm. Tıpkı önceki geceler gibi dağıtmış, Hoseok ağzından sular aka aka zoom olana kadar içmiş, dans etmiştik.
Yoongi tam üç gecedir ona açılmaya çalışıyordu. Açılmaya çalıştığı için bu kadar çok içtiğini biliyordum. Üzerine gitmemiş hiçbir imada bulunmamıştım. Yine de onları uzaktan sessizce izlemek zordu.
Hoseok korkuyordu ve korktuğu mimiklerinden okunuyordu. Dans ederlerken birbirlerine yakınlaştıkları her anın sonunda yüzünde bir donukluk oluşuyor endişeyle dudaklarını ısırıyordu ve bu Yoongi'nin geri adım atmasına sebep oluyordu. Eğer tanımasam Yoongi'ye karşı hislerinin olmadığını bile düşünürdüm ama vardı. Görüyordum. İşleri hızlandırmak istiyordum fakat iki kişinin ilişkisine burnunu sokmaya çalışan insanlardan pek haz etmezdim.
İyi vakit geçiriyorduk ve kafam oldukça dağılıyordu. İçiyor bilincim kapanana kadar laflıyordum. Uyandığım yerden kalkıyor, üzerimi değiştirip kendime gelmeden yeniden onlarla dışarı çıkıyordum. Eğlencenin dibine vuruyorduk. Ta ki, dün geceye kadar.
Dün gece yani çarşamba gecesinin sonunda, Yoongi Hoseok'u götürmek istediği bir yer olduğunu ve bana arabayı verip veremeyeceğimi sormuştu. Ben de hiç düşünmeden arabayı ona vermiştim. Şarj aletimin arabada kaldığını içkili halimle pek ayıkamamıştım. Barmen bana yeni bir kokteyl hazırlarken içimde rahatsız edici bir ses vardı. Bana sürekli bir şeyler fısıldıyordu ama ne fısıldadığını duyamayacak kadar sarhoştum. Müziğin ve kalabalığın ardında kendime hatırlatmak istediğim bir şey varmış gibi geliyordu. Fakat onu duyamıyordum.
"Merhaba." demişti beyaz tenli ve siyah saçlı bir genç, sadece birkaç yaş olsada benden genç olduğu ortadaydı. Yüzü tanıdık gelen bu gence gözlerimi kısarak bakmıştım. Dudağının hemen altındaki beni ona hastı.
"Tanışıyor muyuz biz?" dedim elimdeki kokteyli hafifçe sallayıp bir yudum almış kalabalığı izlemeye devam etmiştim.
"Muhtemelen tanıyorsundur." dedi yanıma oturmuş Yoongi ve Hoseok'un geride bıraktığı dağınıklığın üzerine bir içki sipariş etmişti.
"Neden seni tanıyayım?"
Sesim kalabalığa rağmen oldukça kısıktı. Ellerim masada ritim tutuyordu. Genç olan kıkırdadı.
"Sahibim sayılırsın."
Tek kaşım söylediği cümleyle havalanmış istemeden dudaklarımdan bir kıkırtı çıkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kokpit | 🛩
Fanfiction"Merhaba, bana sakso çekmiştin. Hatırladın mı?" [𝖪𝗈𝗄𝗉𝗂𝗍: Uçağın pilot kabinine verilen isim.]