18

1.1K 125 48
                                    

[pörpıl, keyifli okumalar diler.]

"Hey Jinie, alkollü müsün sen?  Beni almaya gelen sendin bu benim evimin yolu değil ki!"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Hey Jinie, alkollü müsün sen? Beni almaya gelen sendin bu benim evimin yolu değil ki!"

Taehyung kafasını koyduğu yerden yola bakıp söylenirken aslında uyumamak için direndiğini görüyordum.

Pekala, şöyle olmuştu. Sevişmemizin ardından kendimize gelmemiz ve birbirimize romantik bir 'çift' olmadığımızı hatırlatmamız gerekmişti. Yine de kendimizi tutamıyorduk. Taehyung beni giydiriyor ben de onu giydiriyordum. Bana kendi tshirtünü vermiş, üzerindeki çıplaklığa ceketini giyerek kıyafetini benimle paylaşmıştı. Seksten sonra ikinci turu atmak istemem için yeni bir sebepti bu görüntüsü resmen. Lakin ayaklarım yere basıyordu. Durumumuzu kendimce kafamda netleştirmiştim çoktan.

Onun yorgun olduğunu ve buraya bayılıp kalmadan onu götürmem gerektiğini biliyordum. Dayanıklı olduğu ortadaydı. Uykusuzluk falan çekiyor gibi gözükmese de, en ufak boşlukta sızıp kalacağından emindim. Bu yüzden acele etmiş ve onu Hoseok'un partisinden çıkarmıştım. Hoş, parti çoktan bitmişti. Yoongi ve o, çekildikleri yatak odasında biz çıkarken oldukça gürültü yapıyordu.

Şimdi de evimin olduğu sokağa girmiştik. Taehyung bana yol boyunca takılmış, neden pastasız bir doğum günü partisi yaptığımızı sorup bunun hakkında konuşmuştu. Ona Hoseok'un tatlılardan hoşlanmadığını söylediğimde suratı düştü. Bu yüzden bende onu sokağımdaki pastaneye getirmiştim.

Yorgun olduğunu biliyordum ama ben bile acıkmaya başladıysam mutlaka bir şeyler yemek isteyeceğinden emindim.

"Bu da ne? Ciddi misin?"

Çocuk gibi heyecanlanıp kemerini çıkarmak için acele etti. Gece yarısı bir pastanedeydik ve onu öyle görmek bana iyi gelmişti.

"Sen bir tanesin! Çok canım çekmişti. Frambuazlu donut ve çilekli cheescake istiyorum!"

Pastaneden içeri adım atar atmaz siparişini vermiş sonra bana dönüp ne yiyeceğimi sormuştu.

"Senin için geldik. Yemek istemiyorum."

Cüzdanımı çıkarıp kasiyere kartı uzattığımda kaşları havalanıp homurdanır gibi dudak büktü. Bu saatte tatlı yemek pek benlik değildi ama o anlaşılan tam bir tatlı canavarıydı. Çünkü servise açılan cheescake'in yarısını nefessiz bitirmişti ben onu izlerken.

"Ah, siktir. Çok kabayım, aç ağzını."

Bir anda onu izlediğimi fark ederek duraklamış ağzımı açmam için söylenirken ağzını açarak beni gülümsetmişti. Sevimli mimikleri, onun hakkındaki meraklarımı arttırıp duruyordu. Nazik olup uzattığı bir parçayı dudaklarıma koymasına izin verdim. Devamını yedirmek isteyince de reddettim.

"Çirkin olmaktan mı korkuyorsun Jinie. Korkma çok güzelsin."

Açık konuşması, ona dair düşüncelerimi olumlu kılan bir başka etmendi. Aklında ne varsa dilinde o olan tarzda biri gibiydi. Benden farklıydı. Daha dışa açıktı. İnsanlarla iletişimi kuvvetliydi ve dikkat çekmeyi sevmesi bir yana dursun, girdiği her yerde dikkati üzerine çekebilecek bir auraya sahipti.

Onu gözlemliyordum. Bunu daha çok yapmak istiyordum. Onunla vakit geçirmek, kalp kırıklıklarını öğrenmek, yaralarına merhem olmak ve biraz olsun onu mutlu kılmak istemiştim. Bana bunun için adım atmıştı değil mi? Onun kafasını dağıtıyor, ona iyi hissettiriyordum.

"Hesap?" dedi dudakları aralanıp kalmış yüzüme bakıyordu, uyku sersemliği geri gelmek üzereydi.

"Ödedim. Gitmek istiyor musun?"

Başını hafifçe sallayıp ayaklanınca ona eşlik ettim. Arabaya geçtiğinde bu kez evine sürüyordum.

"Sana şimdi daha çok borçluyum."

Bakışlarım yolda, aklım yan koltuktaydı. Gülümsediğim için bana eşlik etti.

"İki gömlek, bolca atıştırmalık, bir çay. Evet oldukça borçlusun."

"Ayrıca 1 haftalık izin. Hepsini yapmak için yeterli bir süre."

Beni şaşırtmaya devam ediyordu. Bir sonraki görüşmemiz için endişeliydim oysaki.

"Bu senin iznin. Keyfini çıkarmalısın."

Başını salladığında aracı durdurdum ve öylece konuşmaya devam ettik. Eve girmek istemiyor gibiydi.

"Jimin hala ortalarda yokken seninle daha çok vakit geçirmek istiyorum. Açık olacağım." İç çekti. "O ortaya çıktığında beni yeterince tanıyor olursan her şey daha kolay olur. Yani seninle buluşalım istiyorum."

Dudaklarımı birbirine bastırıp düşünür gibi yaptım. Benimle bu kadar rahat konuşması iyi hissettirmişti.

"Haberleşebiliriz. Bana mesaj atabilirsin. Evim de seninkine yakın zaten. Arabayla yirmi dakika falan." Sonra aklıma bir şey takıldı. Bana arabalardan hoşlandığını söyledi ama evinin önünde araç yoktu. "Araban nerede?"

"Geçen ay sattım. Evimin borcunu kapadım. Zaten zamanımın çoğu uçakta geçiyor ve araç öyle ev bekliyordu."

Kaşlarım çatıldı. Neden bilmiyorum ama boşboğazlık yapasım tuttu. Belki de saat çok geç olduğu içindi. Gözleri gözlerimdeyken zengin ruhuma gam geçiremedim resmen işte.

"Sana bir tane alı-.."

Kaşları havalanınca kendimi durdurabildim. Hayır, tahmin etmemişti ve anlamamıştı. Anlamamıştı, değil mi?

"Ne?"

Ağzım açılıp kapandı. Gerçekten sevdiğim ve kanımın ısındığı insanlar konusunda yersiz cömert davranışlarım olmuştu ama bu en beteriydi. Bu çok fazlaydı. Neyseki toparlayabildim.

"Seni alırım demek istemiştim. Mesaj atarsın ve buluşuruz. Arabaya ihtiyacın yok."

Yüzünde farklı bir gülümseme gördüm. Bilmiş bir tavırla başını sallayıp kaşlarını oynattı. Sanki ne dediğimi anlamış ve anlamamışlıktan gelir gibiydi. Kendime küfürler etmeden duramadım.

Hemen sonrasında da kapısını açıp kemerinden kurtuldu.

"Gece için teşekkür ederim. Bana çok iyi geldi. Umarım zahmet vermedim."

"Birazcık," diyerek takıldım "...çok fazla hareket ediyorsun."

Uykulu gözlerini kırpıştırıp dikkatle bana baktı. Yüzünü yakınıma getirdiğinde ona doğru eğilmiştim bile. Dudaklarım üzerine fısıldayıp nefesimi kesmiş, bu gecenin en unutulmaz gecelerimden biri olmasına sebep olarak yanımdan ayrılmıştı.

"Bir dahaki sefere beni bağla o zaman."

Kara gözleri yüzümün bu kadar yakınındayken, dudakları bir soluk ötemdeyken onu öpmeme izin vermedi.

✨🔭🧚‍♀️
İyiki okuyucumsunuz 💖

kokpit |  🛩Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin