[pörpıl, keyifli okumalar diler.]
"Tesadüfler tanrının kimliğini gizleme yoludur." Demişti Yoongi birkaç gece önce.
Rastlantıların, kafa karıştırıcı bir etkisi vardı. Birini düşündüğünüz anda karşınıza çıkması bilimsel açıdan kolektif bilinçle ilgili deniyordu. Umutsuz romantiklerse buna kader diyordu. Ben şüphesiz ki kaderci adamlardan olamayacak kadar realisttim. Yine de o kaderimin fısıltısı gibiydi.
"Dalga geçiyorum de yalvarırım."
Yoongi masaya bırakılan biralardan birini kafaya dikmeden hemen öncesiydi. Hoseok kıkırdamaktan kendinden geçmişti. Bense fazlasıyla ciddi bir ifadeyle sahneyi gösteriyordum.
"Buraya zorla getirildim. Şartımı dinlemeden kabul eden sensin. Yani hayır asla acımıyorum sana Min."
Gözlerini devirip öfkeli ve oldukça şirin bir tavırla sallanarak gürültülü müziğin arasından homurdanarak kaşlarını çatmıştı. Tek yaptığım votka bardağımı kaldırıp Hoseok'a şerefe demekti. Kendisi sahneye giderken biz içmekle meşguldük.
"Korkuyor." dedim Hoseok'a doğru hafifçe dönmüş ayakta durduğumuz bar tezgahında yaslanarak pipetimle oynamıştım. Hafif başlamıştık.
"Ben de." diyerek beni şaşırttı. Kaşlarım havalanıp biraz daha döndüm ona. Yüzünde ciddi bir ifade asılı kaldı bir anda.
"Sen ne yani? Farkında mısın?"
Ne diyeceğimi bile bilmediğimden pek uzatmadım. Hoş zaten uzatmama izin vermeden araya girip başını sallayarak konuşmuştu.
"Kör olmam gerekiyor. Sağır,dilsiz ve akılsız. Tüm benliğiyle hissettiriyor bana kendisini." dedi iç çekerek. Dudaklarını birbirine bastırışından bir şeyler yaşadıklarını sezinledim ama kurcalamadım. Yoongi sahneye çıkmak için biriyle konuşurken gözleri sabitti.
"Yine de ileri gitmesine izin vermiyorsun. Arkadaş gibi takılmanız normal değil. Siz..."
"Biz öpüştük, elleştik ve hatta baya ileri gittik. Yani hepsini görmezden gelmeye yemin etmiş gibiydik. Bak bu çok hastalıklı bir durum. Farkındayız ama kabullenemiyoruz. Nasıl anlatsam bilmiyorum ama..."
Bu kez ben onu kestim.
"Kaybetmekten korkuyorsunuz yani birbirinizi."
Sessizce başını salladığında içkimden bir yudum daha aldım. Yoongi sahneye çıktığında ortaya ne sereceğini bilmiyordum ve açıkçası binlerce kez bu ihtimali yaşasam yine senaryoyu bu şekilde hayal edemezdim. Ben komik olur diye düşünerek onu yolladığım sahnede Yoongi'nin içinden çıkan hırçın bir striptizci olacağını hayal edemezdim.
"Siktir." dedim gömleğini çıkarırken Hoseok'un olduğu yere doğru büyük bir cilveyle kıvırmasını görerek. Gülmekle kahkaha atmak ve ağzım açık öylece kalakalmak arasında sıkışmışken Hoseok önündeki garsondan tequila shot alarak kafasına dikmiş ardından ısırdığı limonun kabuğunu masaya adeta savurarak bana dönmüştü.
"Sikerler!"
Hoseok öyle bir deli cesaretiyle sahnenin önüne yürümüştü ki ona dur demek için ışık hızına erişebilmem gerekirdi. Hemen önüne geldiği sahnenin önünden Yoongi'ye bağırarak eğilmesini söylemiş müşterilerden birinin bardağını alarak Yoongi'nin dudaklarına doğru döküp onu kendine doğru eğip çekerek öpmüştü. İki arkadaşımı mutlu sona kavuşturmuş olmanın verdiği şoktan olsa gerek masa da yalnız kaldığımı onlar lavabo yoluna girene kadar fark etmedim bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kokpit | 🛩
Fanfiction"Merhaba, bana sakso çekmiştin. Hatırladın mı?" [𝖪𝗈𝗄𝗉𝗂𝗍: Uçağın pilot kabinine verilen isim.]