13. "Poligon"

1.3K 78 11
                                    

Yol boyunca koştuktan sonra eve geldiğimde annem terli halime bakıp beni duş almam için banyoya kitlemişti. Direkt söylese daha makul olurdu ama o benim annemdi sonuçta. Üzerime yine siyah ama bu sefer çizgileri pembe olan bir sweet ile takımı olan taytı giymiştim. Bunun da dizinin altından spiral şeklinde pembe çizgiler vardı.

Saçlarımı kuruttuktan sonra aşağı inmiştim ve bizimkilerin hazırlandıklarını görünce de Kara'nın başını okşayarak veda etmiştim. Arabaya binip yola çıktıktan sonra onlar Mehmet eniştenin doğacak oğluna ne almaları gerektiğini konuşurken ben de kulaklığımı takıp yarım saatlik yolun tamamında müzik dinlemiştim.

Sonunda park alanına arabayı bırakabilmiştik. Telefonumu da yanıma alıp babamla beraber ilerlerken merkeze girdik. "Oo kimleri görüyorum. Yavuz! Sen hiç uğrar mıydın ya?"

Babamla tokalaştıktan sonra gözleri anneme kayınca gülüşünü çok az mesafeli hale getirdi. "Hoş gelmişsin, yenge. Benim hatun da odamda. İstersen git yanına."

Annem bana ve babama gülümseyerek el sallayıp hızlı adımlarla üst kata çıkmak için girişten ayrıldı. Bu merkezin müdürünün yardımcılığını yapan Vural abi, en sonunda beni görünce sırıttı. "Canavar da buradaymış. Hayırdır kız, ne için geldin?"

Gülümsedim. "Atış için abi, başka ne olacak?"

Yalandan ayıplar bir bakış attı. "Peh! Bir kere de abinin hatrını sorsan ne olurdu, acaba?!"

Gülerek hafifçe başımı eğdiğimde o da babama dönerek koyu bir muhabbetin başlatma tuşuna basmıştı.

Bu sırada yanımıza gelen benden birkaç yaş büyük elmana da beni gösterip poligonlardan dört numara olana götürmesini söylemişti. Babam yarım saate geleceğini söylediğinde, ben de kabul ederek adı Emre olan elemanın peşinden gitmiştim. Normalde hep iki numaralıyı kullansak da merkezin sahibi gelmişti ve orayı kullanmak istemişlerdi. Bu zamanlarda vip kısmını kullanmalarını beklerdim ama istekleri bu değildi anlaşılan.

Poligona girdiğimizde, telefonumu arkadaki minik dolaba koyup Emre'ye döndüm. Bana hangi silahı kullanacağımı sorduğunda da SAR 9'u istemiştim. Klasik tercihimdi ve tesirli menzili yüz metreye çıkabildiği için poligona da uygundu. Başını sallayarak tabancayı ve mermileri önümdeki bölümde bulunan masaya bıraktığında ona teşekkür ettim.

Derin bir nefes alıp kenarda asılı duran elektronik kulak koruyucu ve koruyucu gözlüğü taktım. Bana seslenen Emre'ye döndüm. "Kaç metre ile başlayacaksın?"

Mermileri yerleştirdiğim tabancayı kabzasından sıkı sıkı tutarken gözlerimi kısıp önüme döndüm. "Seksenle."

Dudaklarından bir gülüş çıkarken başını sallayıp önündeki kontrol alanında bir kaç tuşa bastı. Camın öteki tarafında duran ve dairesel şekilleri olan kağıt, uzaklaştı. İstediğim mesafeye gelip durduğunda, Emre de omzunu kabinin duvarına dayamıştı. "En iyi atışını merak ettim."

Onu umursamadan tabancayı iki elimle sıkı sıkıya tuttum. Çift el atışı benim için daha kolaydı. Tek elle yaparken fırlayan namlu beni zora soktuğu için çift el atışı yapıyordum.

Gözlerimi kısıp nefesimi düzenledikten sonra hiç durmadan beş el üst üste atış ettim. Bana gülerek bakan Emre, sinirimi bozsa da kalan on kurşunu da sıkıp memnuniyetsizce kulaklığı çıkardım.

Emre, gitmeden önce taktığım gözlüğü de çıkarıp, yine bir tuşa basarak kağıdın yanımıza gelmesini sağlamıştı. O gelene kadar yan kabinde elinde fazla eğerti duran silahla atış yapmaya çalışan gence baktım. Benden büyüktü ama yetişkin de sayılmazdı. Yanındaki eğitmen ona ne yapacağını gösterirken nihayet gelen kağıt ile başımı Emre'ye çevirdim.

ÜSTEĞMENİN KIZIWhere stories live. Discover now