the rain never came •dylmas 2

835 80 36
                                    

Yukarıdaki şarkının güzelliği... Hikayenin isminden de anladığınız üzere The Neighbourhood'a aşık birisiyim.

"I tried to write your name in the rain
But The Rain Never Came so I made with the sun..."

Hikayenin ismi, The Neighbourhood- Daddy İssues'den geliyor, bilsin bilmeyenler. Kullanıcı adım da bu şarkıdan.

Şarkıyı dinleyin bayılırım ben de, iyi okumalar.














Dylan'dan

"Şerefsiz!" diye bağırdı gülerek beni iterken. Geriledim ben de onun gibi gülerek. "Götümü mü kesiyorsun?" Kollarımdan tutarak gözlerime baktığında ıslık çaldım.

"Benim suçum yok. Hatta ara sıra şaplak atasım geliyor da yumruk yemekten korkuyorum." Gülerek başını eğdiğinde ben de güldüm.

"Kork bence." dedi gülümseyerek bana bakarken. Belinde ellerimi kavuşturdum ve kendime çektim onu tamamen. Kollarını bana sararken hafif hafif yağmur yağmaya başlamıştı yine. Bu yağmurda ne vardı bilmiyorum ama neredeyse her buluşmamızda bizi buluyordu. Sevmeye başlamıştım.

Dudaklarımı kulağına yaklaştırdım yavaşça. "Ölüyorum galiba aşkımdan..." diye başladım kulağına şarkıyı fısıldamaya. Yüzünde oluşan gülümsemeyi görmeme gerek yoktu, ezbere biliyordum. Yavaşça kulağının altından öptüm. "Ve korkmuyorum aşkınla yanmaktan..." Başımı eğip açıktaki boynuna küçük bir öpücük kondurdum. Yağmur hızını arttırdı yavaş yavaş. "Bir kez daha izin ver, gün doğmadan..." Başımı başına yaklaştırıp küçük bir öpücük kondurdum.

"İzin ver son kez sevmeme, vaktimiz dolmadan..."

Ağlamaktan batan ve sızlayan gözlerimden akan yaşlar durmuştu, öylece karşımdaki masaya bakıyordum. Boşaltılmış bir hasta odasındaydık. Sadece bekliyordum. Ne zaman kötü bir haber duyacağımı. Ne zaman doktorların odasına girip, onu kaybettiğimizi söyleyeceğini. Sıkıca yumdum gözlerimi.

"İzin ver son kez sevmeme, vaktimiz dolmadan."

"Kendini şuan iyi hissetmiyor. Başka bir zaman yapsak?" diye konuştu babam karşımdaki polisle. Ruhum çekilmişti sanki. Üç gündür nefes almak, acı veriyordu.

"Bay David, üç gündür bekliyoruz zaten." Üç gündür dokunamıyordum ona. Sarılamıyordum. Saçlarını okşamamı çok severdi, yapamıyordum.

"Dylan." Bakışlarımı yavaşça polise çıkardım. "Onu sen buldun değil mi?" Gözlerimin önüne, ağaca yaslanmış kan kaybederken bana bakışları geldi. Sertçe yutkunurken bir damlanın gözümden süzülmesini engelleyemedim.

"Evet." diye fısıldadım. Bir an için, kollarımda uyuyordu çadırda. Sonrası...

"Neden aradınız onu? Kaybolduğunu zannetmişsiniz, Stephan öyle dedi." Konuşmak istemiyordum. Ama aynı zamanda ona bunu yapanı bulmak için, konuşmam lazımdı, biliyordum.

"Biz aynı çadırda kalıyorduk..." Göz yaşımı sildim elimin tersiyle. "Ondan önceki gün göle gitmiştik. Kitap okuyordu kenarda." Aklımda kitabını gülümseyerek okuduğu, sarı saçlarının da önüne düştüğü canlandı. Bir daha gülümseyebilecek miydi?

"Dylan." diye beni uyardığında başımı salladım.

"Bana not yazmıştı, telefonlarımızın şarjı uzun zaman önce bitmişti zaten. Yirmi dakikaya gidip geleceğini yazıyordu. Uyandığımda çadırdan çıktım. Etrafa baktım ama yoktu." Ellerimle oynamaya başladım. "Yeni gittiğini düşündüm. Yirmi dakikanın dolmasını bekledim."

the rain never came [bxb] •dylmas [Tamamlandı]Where stories live. Discover now