imân etmek yürürlüğe giriyor ellerini görünce.

148 40 28
                                    

yüzünde titrek bir tebessümle, başını sıla'nın dizlerine yasladı. serin hava üzerlerine vuruyordu. sıla, nefesini tuttu, elini ayağını koyacak yer bulamıyordu.

âli gözlerini aşağıdan yukarıya -sıla'nın yeşile çalan gözlerine dikmişti- usul bir tebessüm yayılmıştı yüzüne. sıla, kelimelerini seçmeden savurduğunu görünce kendini yitirdi, ardından elini kaldırıp âli'nin yüzünde gezindi. çenesine, yanaklarına, alnına dokundu, ince parmaklarıyla.

âli gözlerini yumdu, sıla içten bir hayranlıkla âli'ye bakarken göğsünün içinin nasıl titrediğini farketti.

“âli,” dedi, “insanın allah'ın önünde eğilip secde edesi geliyor seni görünce.”

“hıhm,” diye mırıldandı âli, gözlerini yummuş, annesinden masal bekler gibi bir hâli vardı. yüzündeki tebessüm, solmuyordu.

kirpikleri, ne uzun ne kısaydı. kaşları çok kalındı, yüzünün sertliğine bir ağırlık veriyordu. sıla ansızın âli'nin yüzünün ne denli güzel olduğunu düşündü.

“bahset,” dedi âli, sıla usulca ellerini yüzünde gezdirirken. “kiraz ağaçlarından, solmayan lalelerden, ellerimizin ağrımadığı vâkitlerden bahset, mihribân. yaşamın bizi yormadığı gecelerden, güzel bakan gözlerimizden, açan çiçeklerden, nefesin ciğerlerimize ağır gelmediği vâkitlerden bahset. bahset de, kuruyan güler hâtrına yeşersin tebessümün.”

yarım yamalak açtığı gözleri ile, sıla'nın avuçlarının arasına sığmışken durdu biraz. sıla, hayranlığını gizleme ihtiyacı hissetmeden âli'nin yüzüne bakıyordu. “bir masal uydurayım,” dedi gözlerini kocaman bulutlarla kaplı göğe değindirirken, “uydur,” diye karşılık verdi âli gülümseyerek, “sonu güzel olsun.”

“sonu da senden olsun,” dedi sıla hafif kıkırdayarak âli'ye baktığında. âli bir âh edip gözlerini yumdu, “gözlüyorum,” dedi usulca.

derin bir nefes alıp ellerini âli'nin saçlarında gezdirerek anlatmaya başladı.

“uzuneski yıllardan birinde, kimsenin hatırlamadığı, terk edilmiş bir kent varmış. kimsenin uğramadığı, içinde elli, elli beş insanın yaşadığı kocaman dönümlük bir arazi.

güzel bir kentmiş burası ve burada, uzun zamanlardan kalma şâhın bir kızı yaşarmış. şâh çok vâkit geçmiştir ki, vefat etmiştir. kızı da, küçük, tahta kaplı bir evde kendi başına yaşarmış. bir dağ yamacına evini kurmuş, güzel laleler bitmiş hep yamacında. bir koyunu almış büyütmüş, saklamış. adını da semâvi koymuş. öyle uydurmuş. hâni kendinden. bir vâkit geçmiş, bir vâkit kalmış, insanlar kendilerine bir şâh aramaya başlamışlar. bilirsin işte insanları âli'm, tutamazlar kendilerini, ya şâh olmak isterler, ya da bir şâh seçmek kendilerine.

elin güçlü kuvvetli bir oğlanı varmış, getirmişler bu oğlanı demişler böyle böyle. oğlan kabul etmiş, kimi kimsesi yokmuş. tutunacak, korkacak bir dalı da yokmuş neticede. bu vâkit gelmiş oğlana demişler ki çok yüksek bir yerden suya atlayacaksın, hem öyle böyle değil, büyük kayaların olduğu bir yer. çarparsan, ölürsün. oğlan atlamış, nasıl olmuşsa sağlam da kalmış. sonra bir dağı göstermişler, demişler ki eğer bu kocaman dağın zirvesine çıkarsan şâhlık senindir diye. oğlan tamam demiş gelmiş, bu kocaman dağ kızın evinin yamacındaymış. kız işitince olanları, başına örtüsünü geçirir geçirmez koşmuş yalınayak dağa doğru. oğlan çıkmaya başlamış, kız şaşırmış, elini yüzüne kapatıp korku ile durmuş. oğlan dağın orta yerine kadar çıkmış, sonra kız sataşmış gözüne. ordaca kalakalmış. âşık olmuş kıza, bir dağın tepesine bakmış, bir kızın çehresine. tutunacak bir dal bulmuş yüzünde,”

insan tutunacağı bir dal buluyor yüzünde.

sıla nefesini derdiğinde, gözlerini göğü alan bulutlardan ayırıp âli'nin ona güzel güzel bakan gözlerine değindirdi. eğilip gözlerinin üzerinden öptü.

“sen devam et,” dedi usulca, “yoruldum ben.”

âli, sıla'nın avuçlarını ellerinin arasına alıp gözleri ile göğü işaret etti. sıla gözlerini bulutlara değindirdi usulca.

bu vâkit, eğilip sıla'nın avuçlarını öptü aheste aheste.

“bulutlarla yanyana yürüyor ellerin.” diye mırıldandı yorgun sesi ile. “bırak, eksik kalsın. bizim gücümüz yetmez tamamlamaya tutunmayı. fakat ellerinden bahsedebilirim, bulutlar geçenedeğin.”

6 mart 2021-01:42.

susmak, mevzu âli olunca sıla'nın ellerini ağrıtıyordu.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin