Leave my heart when you can

394 46 88
                                    

Nick kolunu Karl'ın omzuna atmış, Clay'in karşında delirmesini keyifle izliyordu. Karl'sa elindeki üzümleri sevgilisine yediriyordu.

"Ona bir üzüm daha yedirirsen çakacağım ağzının ortasına."
Karl yavaşça Clay'e doğru dönerek omuz silkti ve elindeki üzümü sevgilisinin dudaklarına doğru itti. Nick sevgilisinin verdiği üzümü ağzına aldıktan sonra parmak uçlarını hafifçe öptü.
"İşte şimdi sıçtım ağzına."
Clay eline aldığı terliğini Karl'a fırlattı ama Nick'in terliği havada tutup ona geri atması planlarını bozmuştu.

"Bir kere de yanımda olun ya."
Clay kendini koltuğa bırakarak sesli bir nefes verdi. Sesi yorgunluğun en koyu tonuna sahipti. Alnını destek almak istercesine ellerine yasladı.

"Bazen sana da minicik bir olayı büyütüyorlarmış gibi geliyor mu Nick?"
Clay kafasını hızlıca Karl'a doğru kaldırarak içindeki bıçağı bakışlarıyla ona da iletti.
"Yani şeyden dedim ben onu,"
Karl hafifçe öksürerek sevgilisine sokuldu. Clay'in çıldırmasına saniyeler kaldığının farkındaydı.
"Konuşarak bu durumu çözebilecekken birbirinizden kaçıyorsunuz. İlk anladığın gün çocukla konuşup özür falan dileseydin bu olmayabilirdi."

Clay bedenini geriye atarak kafasını tavana kaldırdı. İçine battığı bataklıktan çıkamayacakmış gibi hissediyordu. Derinlerde olduğunu kabul ederek sessizce boğulmak, yorgunluğunun etkisiyle pes etmek istiyordu. Ama George'una ulaşma isteği, her zaman pes etmesine engel olmak için bir yol buluyordu.
"George inat edecek."
Karl oturduğu yerde dikleşerek Clay'in gözlerine baktı. Gücünden ona vererek yorgunluğunu almak istedi. Cesaretini geri kazanmasını ve başarmasını diledi

"Sen de inat edeceksin. İnat ederek onun ruhuna dokunacaksın."
Nick desteğini hissettirmek için Karl'ın elini tuttu.

"Vazgeçebilmek için bir işi yapmaya başlaman gerek Clay."
Nick sesine ciddi olduğunu belirten renkler ekledi. Her renk Clay'in solmuş cesaretini canlandırdı.
"Bu kadar istiyorsan neyi bekliyorsun. Niye başlamadın?"

Clay, George'un ruhuna geri dokunmak istiyordu. Sevdiği ruhun izi, ruhunu terketmemişti. Ondan vazgeçmemişti. Her şeye rağmen onu geri kazanmaya ihtiyacı vardı ruhunun. Bedenini hissetmek istiyordu bedeni. George'un inadını sevgisiyle kıracaktı. Kilitlediği her odanın anahtarı sevgi dolu elleri olacaktı.

×

George mutfağı daha fazla inceleyemeyeceğinden emindi. Ama Clay'i düşünmek, orada olduğundan emin olduğu sevgisini kabul etmek, kilitli kapılarını hemen açacağından kaçıyordu. Yıllar öncesinden gelen sevgiyi hala hissedebiliyordu. Birkaç saat önceki dokunuşların derinliği ruhuna batıyordu. Ruhundaki oyukları doldurmak için Clay'e ihtiyacı vardı. Sadece bunu reddediyordu. Çocuğa neden gittiğini açıklaması gerekiyordu. Bir yara izine neden böyle bir tepki gösterdiğini açıklaması lazımdı. Clay'in onu tanıyamamış olma ihtimali ayrı bir acı veriyordu. Onu tanımış olmasına rağmen söylememiş olma ihtimali ayrı acıtıyordu. Onu beklediği her gün ellerinden kum gibi akıyordu. Beklediği günlere tutunamıyordu. O günlerden güç alamıyordu. Onu beklemediğini düşünerek hatırlamış olduğunu söylememesini düşünmek, George'un Clay'i umursamadığını düşünmekle aynıydı. Ve bunu düşünmek Clay'i yaralayabilirdi. Onun kalbine çizikler atan bir bıçak olabilirdi. Clay'in onu tanımamış olduğunu düşünmek George'da bu etkiyi yaratıyordu. Bıçak her seferinde kalbinin üstünden hafifçe geçiyordu. Yarattığı yara çok derin olmasa bile yakıyordu.

"Selam?"
Çocuk sorgulayan sesiyle yaslandığı kapıdan bakışlarını George'a geçirdi.
George bakışlarını yavaşça çocuğa döndürerek sigarasının küllerini döktü.

"Zak?"
Zak hafifçe kafasını sallayarak durumu anlamaya çalıştı.
"Geç otur kardeşim. Bad markete gitti."

Zak yavaşça George'un karşısına oturdu. Karşısındaki çocuğun kişiliğinden çok Bad'in neyi olduğunu merak ediyordu. Ama bunu sormak için hazır hissetmiyordu.
"Ölü bakıyorsun."

George halsizce kıkırdayarak gözlerini cama çevirdi.
"Öldürülmüş hissediyorum."
Biten sigarasını küllüğe bastırarak gözlerini Zak'e çevirdi.
"Bad beni daraltmadan önce kalkayım ben."
Yavaşça ayaklanarak sandalyesine astığı ceketini giydi. Clay'in varlığı ceketine işlemiş gibi yanında hissettirdi.

"Neden daraltacağını düşünüyorsun?"
Zak anlamlandıramadığı her soruyu çocuğa aktarmak istiyordu ama çocuğun yorgunluğu çevresindeki herkesi yorabilecek kadar çokken bunu yapmanın kendisi için iyi olmayacağının farkındaydı. George yorgunca gülümsedi.

"Bad'in insanların sorunlarını çözmek için verdiği çabayı bilirsin. Dinleyebilecek gücüm yok. İnanabilecek gücüyse bulamıyorum."
George mutfağın kapısından geçerek evi terketti.

×

En güzel melodinin canını yakması gibi
Tek düşünebildiğim bu.

Bu bölümü senin bölümün ilan ediyorum Chika__Chann
İçimden geldi-

Tomorrow | DreamNotFoundHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin