2 ԅ same, but not

280 44 34
                                    

W i n t e r     N i g h t

❄️


Şans mıydı yoksa tanrının ona gülümsemesi mi?

İçinden geçirmesi, dilemesi ve gerçekleşmesi... Tanrının ona hediyesi miydi?

Güneş gibi ışıltıyla ve canlılıkla bakan gözlerin sahibini, aynı bankta, aynı sokak lambasının altında görmek istemesi... Meğer dedi. Meğer ; ilk görüşte aşk varmış. Delilik olarak baktığım bu olay, belki de hayatımda tanıdığım tek deli olan benim başıma geldi.

Ji Yeong, elindeki telefona odaklı bir şekilde ve Taehyung'u görmemiş gibi yaparak onun yanına oturdu. Yanlış anlaşılmaktan korkuyordu, her ne kadar ilk konuşmalarında bir daha bir araya gelmeyi istediklerini söyleselerde. Bu yüzden bu, bir nevi onun için bir tedbirdi. En azından içi daha rahat ediyordu.

Taehyung biraz tuhaf hissetmişti, acaba dedi, acaba benimle konuşmak istemiyor mu? Ardından göz ucuyla Ji Yeong'un yüzüne ciddi yüzüne baktı ve gerçekten fark etmemiş olabileceğiniz düşündü. Biraz durup heyecanını bastırdı ve boğazını temizledi ardından.

"Merhaba." Taehyung'un sesi kendisinin bile duyamayacağı kadar sessiz çıkmıştı neredeyse ama Ji Yeong duymuş ve başını kaldırmıştı. Taehyung'un bir şaheseri andıran yüzüne bakıp gülümsedi ve telefonu kucağına indirdi.

"Merhaba. Bugün harika gözüküyorsun, geçen seferkinden de güzel." diye içinden geçirdi ve derin bir nefes aldı. "Merhaba."

Taehyung içten bir şekilde gülümsedi ve dudaklarını birbirine bastırıp başını öne eğdi. Utandığında yaptığı bir şeydi, çok olmasa da. Neden utandığını da anlayamamıştı gerçi.

"Senin için sorun değilse, ismini öğrenebilir miyim acaba?"

Asla ve asla sorun değildi ki.

"Jung Ji Yeong, senin ismin?"

"Kim Taehyung." Taehyung yine o sıcak gülümsemesini sunarken el sıkıştılar. O temasla birlikte Ji Yeong derin bir nefes aldı, onun elinin sıcaklığıyla içine asla sönmeyecek bir alevin kıvılcımı düşmüştü.

Aşk bir ateşti çünkü, yakardı içi. Üzüntüsüyle, kızgınlığıyla, mutluluğuyla, kıskançlığıyla... Fakat o ateşin şiddetli bir aleve dönüşmesini sağlayan kıvılcım, aynı şekilde ateşi söndürürse tıpkı; üzerine su dökülmüş odunların bir daha yanmaması gibi geri dönüşü olmayan bir yol olurdu.

O odunun üzerindeki sular zamanla kururdu, yok olurdu ama illa ki minik çatlaklardan sızan sular yol bulur ve tekrar o ateşi söndürürdü.

"Eh, nasılsın bakalım?" Taehyung samimi ve rahat olmaya çalışarak sohbet konusu açmaya çalışırken adeta savaş veriyordu kendi kendine.

"Açıkcası şuan biraz gerginim." Ji Yeong dudağının hemen kenarındaki gamzesinin çıkmasını sağlamıştı gülümseyerek. Taehyung hayranlıkla ona karşı gülümserken yutkundu.

"Ah, sorun yok. Şuan bende biraz gerginim..." Ji Yeong gülümseyip kucağındaki elleriyle oynamaya başladı. Ne yapmalı ya da ne demeliydi hiç bir fikri yoktu...

"Kış mı yaz mı?" Ji Yeong'un dediğini anlamayan Taehyung kaşlarını çatarak ona doğru döndü.

"Efendim?"

"Kış mevsimi mi yoksa yaz mevsimi mi?" Taehyung biraz durup güldü ve düşünmeden cevapladı.

"Kış." Ji Yeong şaşırarak kaşlarını kaldırdı.

"Gerçekten mi? Bende kışı daha çok severim..." Taehyung Ji Yeong'un tatlı ifadesine güldü.

"Aslında... Yani kış daha güzel, kolay ısınabiliyorsun ama yazın kolay serinleyemiyorsun... Hem kışın daha çok şey giyilebildiğinden güzel tarz yakalayabiliyorsun." Ji yeong mantıklı dercesine kafasını salladı ve ister istemez Taehyung'u süzdü kısaca.

"Woah, cidden de öyle..." Taehyung ayağa kalkıp kısa bir podyum yürüyüşü yaptıktan sonra şapkasını çıkarıp eğilerek minik bir selam verdi ve Ji Yeong'un utançla kıkırdamasına eşlik ederek oturdu yerine.

"Her seferinde geceleri denk geliyoruz burada..." Ji Yeong aslında bilerek gelmiyormuş gibi konuşmuştu, fakat Taehyung'ta aynı teknikle cevap verecekti.

"Evet... Bundan sonra da karşılaşmaya devam edebilir miyiz?” Taehyung dilek dilercesine konuşup baktı ona. Ji Yeong derin bir iç çekti ve gülümsedi gözünü diktiği çam ağacına hala bakarken.

"Sanırım edebiliriz..."

O gece ne bir daha Ji Yeong, ne de Taehyung konuştu. Konuşacak bir şeyin olmamasından ziyade, bazen sessizlik; kelimelerden daha fazla şey anlatırdı. Nefes sesleri, çekişler, uzun düşünceler...

O kıvılcım, şuanlık bir tanecik bile minik çatlağı olmayan bir oduna kondurulmuştu. Ateş git gide büyüyecekti, git gide alevlenecekti. Ama sadece şuanlık, çünkü her güzel şeyin bir de sonu vardı. Ya ölüm, ya kalpler. Ama Taehyung kararlıydı, kalbini böylesine arttıran ve heyecanlandıran birini bırakmaya hiç mi hiç niyeti yoktu.

Tek yapması gereken içindeki o ateşi korumaktı...

winter night [kth] ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin